Gülüşün.
Gülüşün vardı içimi ısıtan, sonra tenimde sıcaklığını barındıran tenin...
Aynalar yalancıydı güzelliğine, çekmezdi kimse seni.
Mesela aynalar fısıldardı güzelliğine, sadece güzelliğine mi?
Gözlerim seni arar oldu, sır dolu kapılarda. Seni görmeyince de harap bir binanın düşüşü gibidir.
Hasretine demlemiş bir aşk, kalpte son yudumuna kadar icer oldum,
Sıcaklık bütün vucudu uyuşturdu.
Simdi ayaş bir duygudan ibaret...
Belki böyle olmamalıydı,
Aramızdaki o duyguların ihaneti,
Hayat sıkılmak için değil, bir nevi geri dönebilmektir.
Akışına,ritmine uyum sağlamaktır.
Gidebildigin kadar götürmek.
Yaşamadığını bilerek, yaşayacağın şeylere sarılmaktır.
Gidip de dönmemek, ansızın sevebilmek...
Bazı şeylerin arkasındaki göremediklerini görebilmek,Haykırmak, çığlıkların sağır edici görüntüsüne kapılmak.
Gözlerin gözlerime deydiği zaman,başımı omuzuna yaslayıp uyumak isterdim.
Ve zamanın durmasını beklemeden,ruyanın içinde, yeni bir ruyaya dalmak isterdim...
Şimdi bir nefes kadar yakınım sana; lakin gittiler önümüzden ve kalbi suskun bir adamdır diyip kaderimizi çizmek istediler.
Puslu bir ayna gibi, bulanık bir su gibi görünüyorlar...
Garip olan ne biliyor musunuz, biz onların gecelerini bilmeyip; onlar ise gündüzlerimizi bilmeleridir.
Sevmek yalan oldu, ruhsuz bir kalpte ve iki dudak arasında...
Kaç gece uykusuz kaldığını bilmeden onu düşünmesi bile, hiçbir önemi yoktu sayfalar dolu özlemler... ya seller suları kadar gözyaşlara ne dersiniz,işte aşk yüzsüzluktür birilerine ızdıraptır taşımayacak kadar ağır gelir o küçücük kalplerine.
Vedalar, sır dolu geceleri içinde akıp gidiyordu sessiz bir nehir gibi ağır olur derinden.
Ya bakışlarını ne demeli, sıcak ama soguktan donmak uzereyim sol yanımda.
Henüz kendin değilken, bana gülümse...
Biliyorum ki iki dakika sonra aynı şeyleri tekrar eder duracaksın.
Kapatirsan gözlerini,kainatın o güzel tarafını göremezsin ki!
Kulak larını kapatırsan,o huzur dolu sözleri işitemezsin ki
Suskunsan, dilinde dökülen nağmeleri atfedemezsin ki.
Ve bir zaman sonra, kendini var etmekten çok, yok edilişin her geçen saniye iliklerine kadar hissedilişinin tanığı olacaksın.
Gökyüzü bugün anlatıyor muydu seni, kokusu sert, içindeki ızdırabı barındırıyor.
Kemiklerinin ruhunda arındırıp kıcırdaması, sesi duyuluyordu ta derinden.
Ya dün geceyi unutur mu, kalbim seni...
Sen dökmeden, toplayıp sevebilmektir. Kırmadan onarmaktır.
Yeniden diriltiyor beni, içindeki sevgi alevi.
Yüceltiyordu sevginin derinliklerini.
Şehirler, kıtalar,Çöller ve bütün somut olan şeyler bitiyor... Bir kerelik ya da bir kaç defalıkla sıradanlaşıyor. Ruhun böyle bir özelliği yok, sevginin aşkın böyle bir mantığı yok.
Hangi eşya bir süreden sonra çekiciliğini koruyabilir ki, ya düşünsene, sen hep ruhunun çekiciliği yüzündeki ifadeler güneş gibi,her gün yılmadan özlediğini, düşünsene!
Bir gün güneş doğmasa ne olur biliyor musun, hersey birbirine girer,tekrar zaman kavramı yeniden gözden geçirilir,yeni insanların mekanları değişecek.
Ya Körler için ne demeli, birsey değişmez onlara göre, onlar zaten kendi içinde ışığını hep var etmiştir.
Beklentisi olmayan insanlar körlerdir. Görmek istemezler, onlar için dunyalari zaten aydınlık ve üstelik bu kadar saflar ya biz görerek onlar ise hissederek yaşıyorlar,dokunarak ve duyarak...
Ya kör olmayıpta,görmeyenler! ..
Gidiyorum işte
Varlığımı yok olduğu zamana gidiyorum...
Onu arıyorum
Didiniyorum.
Gündüzlerimin içinde, gece aramaya koyuluyorum.
Beni iyi anlayan geceye gidiyorum.
Sevmenin bedeli bu kadar ağır mı olacaktı.
Ya sevene vurulan darbeler, söylemekle bitmiyor iste, kalpte acısı geçmiyor.
Arkasında bırakan noktalara alıştım,eksik kaldı yüreğim bir saniyede bırakan noktaya, simdi üç noktaya hasret kaldık,acaba ardına kadar acılan koridorları ona bırakma şerefine bir noktaya laik mi görüldük.
Neyse zaman geçiyor bu arada, kimse görmedi olanları,simdi sakin bir edayla gidiyoruz.
Bir yerlere savrulduk, ümit ettik üzülmemek bahasına.
simdi yanlız bıraktın beni, zamana teslim ettin sevinçlerimi, hüzünleri kursağımda bıraktın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!