Münafığın alameti üçtür;
Onu Mü'minden ayırmak güçtür...
Bunlar hep aramızda yaşarlar,
Laf alır, başkasına taşırlar...
Söz verirler, sözünde durmazlar.
Özür dilemez, kafa yormazlar...
ANA DİLİMİ İSTİREM ! ! !
Oy nere gédim şinci ben! ?
Tama dilimi çalmışlar…
Oy küller başıma edem.
Ana dilimi bölmüşler...
Geleceğin suçu mu var Alem'de?
Neden şarkılar ezele yakılır?
Buram buram haster var bu elemde;
Neden şarkılar güzele yakılır?
Neden ayrılığa ağıt yakılır?
Kimler ne buldu da, ne yitirdi?
Kim gönlündeki tahta oturdu?
Nöbet bitti, devret nöbeti!
Kim bu dünyadan neler götürdü?
Nöbetinde vukuat işledin,
-Taziye yerlerine gidince, Kur'an-ı Kerim'den bir süre okuduktan sonra sohbet kısmında bu konuşmayı yapıyorum. Sizlerle paylaşmak istedim.
Gönlüm hep yücelerde,
Ben enginlerde kaldım...
Gözüm hep bacalarda;
Duman olmak isterdim...
Bir sevda yaktı beni,
PKK-ASALA MUHABBETİ
_Fransa ve Moskova Kürdoloji Enstitüsü, Ermeniler’in ve Kürtler’in ARİ olduklarını ve Kürtler’in, Ermeniler’le amca oğlu olduklarını iddia ederek, Kürt- Ermeni işbirliğini sağlamaya çalışmaktadırlar. 1980'lerde 51 Elçimizi Şehit eden ASALA, Abdullah ÇATLI ve ekibi tarafından susturulunca, PKK ile iş birliği yaptıktan sonra, eylemlerini Türkiye’nin doğu kesimine kaydırarak, hem Kürt haklarını savunur göründüler, hem de Kürt öldürmeye başladılar.
_Son zamanlarda isminin sonuna “Yan” yazan Kürtseverler türedi. Öncelikle Kürtler’de sonu 'Yan' ile biten isim olmaz. Bakıyorum Şiwan Serciyan adını kullananlar var. Aslında Ermeniler’de 'Yan' ile biten isimler olur. Koçaryan, Fıstıkçıyan gibi isimler Ermeni isimleridir. Bu isimleri taşıyanlar gerçekten Kürtler mi merak ediyorum?
_Hıristiyan Dünyası, kasıtlı olarak Kürtleri, Hint ARİ ırkına bağlamaktadır. Ermeniler de ARİ’dir diyor. Öyle ise Ermenilerle Kürtler akrabadır diyor. Bu sözde sahte ve zoraki, ısmarlama akrabalık bağlarından dolayı PKK ve ASALA işbirliği yapmaktadır. Bazı Kürtleri de böylece ikna ediyorlar. ARİ’lik bir soy, boy veya ırk değildir. AR, Farsça bir kelimedir, ATEŞ manasına gelmektedir. ARİ deyince, Ateşe Tapanlar demek oluyor. Ateşe tapmak bir inanışı gösterir, bir soyu veya ırkı ifade etmez. Buna Mecusilik de denilir. Her milletin, Ateşe tapanları, Hristiyanları, Musevileri, Putperestleri, Yezidileri olabilir. Bir dine inanlar, aynı soydan geliyorlar tezi yanlış olduğu gibi, ARİ’lerin tamamı da bir soydan gelmezler. Bir zamanlar dünyanın tamamı “Şamani” idi, öyle ise “Şamaniler” aynı soydandır denilebilir mi? Bu Ermeni ile Kürt akrabalığı işte böyle bir yutturmacaya dayanmaktadır. Bıkmadan, usanmadan bu durumun propagandistler tarafından Kürtlere anlatılması gerekir. Gerekirse Doğuda, gerekirse Avrupa’da bu konuda sempozyumlar düzenlenmelidir.
_Çünkü gerçek bir KÜRT-KURT TÜRKLER’İden oldup, KURT KANI taşıdığı için bölücülük yapmaz ve Türk düşmanlığı da yapmaz. Eğer bölücülük yapıyorsa, “ben Türk olacağıma, Ermeni olmayı tercih ederim” diyorsa, araştırın kesinlikle onun soyu Kürt çıkmayacaktır. O soyunu Kürt zannetse de, sadece “Kürtçe bilen Ermeni” olduğu meydana çıkacaktır. Çünkü kanı Ermeni'den yana çekecektir. PKK Marksist Ermeni bir örgüttür. Abdullah Öcalan'ın babası Ermeni’dir. Amarlı Köyü, eski bir Ermeni yerleşim birimidir. Abdullah Öcalan'ın aile içindeki asıl adı 'Artin Agopyan'dır. Ayrıca A. Öcalan, Kürtçe de bilmiyor. Bu nedenle PKK'nın Komutan düzeyinde olanları Ermeni, dağda ölen ayak takımı Kandırılmış Kürt'tür. Cezaevinde yatarak çıkan bir PKK'lı ile sohbet esnasında, bana bazı şeyleri itiraf etti; “Evet doğru, bir Ermeni komutan benim yanımda bir Kürt arkadaşımı öldürdü. Ne suçu vardı, neden öldürdün, dediğim zaman, O; “Onun Müslüman olması benim için yeterli. Bir Müslüman eksilmiş oldu ya”. Dedi. Ben bu işte Ermeni Parmağı olduğunu görünce, bunun üzerine örgütten ayrıldım” dedi. Ölü olarak ele geçen bazı cesetlerin Sünnetsiz çıkması da bunların Ermeni olduklarını göstermektedir. Kürtler Müslüman, bu nedenle Kürt Çocukları arasında Sünnetsiz kimse olamaz.
_ Ayrıca PKK Komünist-Marksist-Ateist ve Allah'a-Dine inanmayan, Dini bir “Uyuşturucu Afyon „ olarak gören bir örgüttür. Domuz Eti yiyiyor. Kürtler de Müslüman olduğuna göre ileride İnanç Uyuşmazlığı nedeni ile “Müslüman Kürt ve Ermeni PKK Çatışması„ kaçınılmaz olacaktır. Yani bu savaşta Kürtler ölecek, Zafer Ermeniler’in olacak... Çünkü Ermeni araştırmacı Johannes Lepsius; 'Gecekondu bir Kürt devleti kurulmadan, Büyük Ermenistan kurulamaz' diyor.
TANRI DEMEK GÜNAH MIDIR?
_Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşundan bu yana, Cumhuriyetin adının Türk olmasına, Dilinin Türkçe olmasına tahammül edemeyen Arap ve Pers Milliyetçisi yerli işbirlikçiler, Türk’e ait olan her şeye saldırmaktadırlar. Hem de bu konulara DİNİ BİRER KILIF bularak, zihinleri bulandırmaya devam ediyorlar. Durmadan TANRI ve TÜRK kelimelerine saldırarak teselli buluyorlar. Gençlere, TÜRKÜM demenin, TANRI demenin günah ve ırkçılık olduğunu telkin etmektedirler. Ama bir Arap’ın “Kavmi Necip” demesi günah olmuyor. Kendileri açıktan Türk Düşmanlığı yapacak cesareti kendilerinde bulamadıkları için, DİNİ gerekçelerin arkasına saklanarak zehrini kusmakta, saf Müslüman olan Türk insanının kafasını karıştırarak Türk düşmanlıklarını sürdürmektedirler. Bir zamanlar Hekim oğlu İsmail Zaman Gazetesinde, Ali Güler de Türkiye Gazetesinde “TANRI Demek Günahtır. Yerine mutlaka ALLAH denilmelidir” diyorlardı. Biz ALLAH Lafzına kesinlikle karşı değiliz. Ali Güler’e bir cevap yazdım, muğlâk bir cevap verdi bana. Mektubu dosyamdadır. İkisi de olabilir diyordu. Ayrıca bu konuda sık sık fetva vermeye kalkışanlar çoğunluktadır. Bunların Arapça bilgileri de yeterli değildir aslında. Buna rağmen yutturmaya devam ediyorlar. Bu duruma göre, Türk Diyarında Türk'e ve Türkçe'ye üstü örtülü bir baskı görüyoruz.
_Türkler İslamiyet’ten öce de Tanrı’yı, Kur’an-ı Kerimin tarif ettiği gibi tarif ediyorlardı. Tarihçiler “Türklerin Tek Tanrılı Dine inandıklarını” yazıyorlar, hem de “Yer Tanrı ve Gök Tanrı” dan söz ediyorlar. Burada bir çelişki göze çarpmaktadır. İki Tanrı ortaya çıkmış oluyor. Hani Türkler “Tek Tanrıya İnanıyorlardı? ” Kitabelerimizin yanlış tercümesinden dolayı, iki Tanrı varmış gibi anlaşılmıştır. Aslında doğrusu şudur: “YER+İN-GÖĞ+ÜN TANRISI” olmalıdır. Aslında Türkler de “Yer Tanrı-Gök Tanrı” derken, Tek Tanrıyı kastediyorlardı.
_Yani Türk Kavmine gönderilen ve Hanif Dinini yayan OĞUZHAN Peygamber(Zülkarneyn) in, bundan 5400 yıl önce TANRIYI tarif şekli daha sonra Kur’an-ı Kerimde; “Yerin ve Göğün Rabbı” olarak yerini almıştır. Türklerin eski dini “Şamanizm-Hanif Dini ve İslam Benzerliğini” dikkate alırsak, Türklerin İslam’dan önce de MÜ’MİN olduklarını anlarız. Kitabede “Men Tengri(Tengır) Teğin Bilge Kağan” diye başlayan cümle de; “Ben Tanrının yaratmış olduğu Bilge kağan” manası zamanla yanlış tercümenin azizliğine uğramış, “Ben Tanrı Bilge Kağan” şeklinde bize ulaşmış ve Bilge Kağan Kâfir gibi gösterilmiştir. Bütün bu oyunlar Türk’ün üzerinde oynanmış ve bu oyun devam etmektedir. TEN; Uygurca ve Gumançca’da yalnız, eşi bulunmayan manalarına gelir. Türkçede de TENHA kelimesi, yalnızlık, sakinlik; TANE TANE kelimesi TEK manalarına kullanılır. GIR ise, Kaşgarlı’nın Divanında ve Gumançca’da Büyük manasına gelir. TENGIR kökünden gelen TANRI kelimesinin TANYERİ ile bir ilgisi yoktur. TENGRİ veya TENGIR; “Eşi, benzeri bulunmayan büyük” ifadesi, “Allahu Ekber” ile yakın manaya gelir. Bu mana da, İslam Akaidine ters düşmemektedir. Bazıları Arapçanın Allah’ın dili olduğunu savunmaktadırlar. Cenab-ı Allah; “Kur’anın Arap toplumunca kolayca anlaşılması için Arapça gönderildiğini” açıklamaktadır. Hâlbuki bütün diller Allah’ın yaratmış olduğu dillerdir. Allah bütün dilleri anlar. Çünkü bize “Şah damarımızdan yakındır-Kalpleri bilendir.” Errum Süresi 22. ayette; “Dillerinizin ve Renklerinizin ayrı olması Allah’ın Ayetlerindendir.” Buyurmaktadır. Ayet demek; “Allah’ın varlığını ispatlayan deliller “ demektir. Öyle ise Türkçe de; “Allahın yaratmış olduğu dillerden olup, onun varlığının, kudretinin delillerindendir diyebiliriz. Yani Hiç kimse kendi diline KUTSALLIK addetmesin. Bütün diller kutsaldır.
_ALLAH lafzı veya kelimesi, İbranice ALOHA kökünden gelmektedir. ALLAH-U ile İLAH-U aynı kökten gelmektedir. Arapçada A veya ELİF harfi, İzafet yani Fazlalık harfidir. A veya ELİF harfini okumadığımızda LEHU kalır. LEHU derken ALLAH denmiş gibi olur. Ayrıca yine Arapça HU Zamiri vardır. Türkçesi “O” demektir. Yani Arapça Allah’a “O” deme yetkiniz de vardır. Zikir ederken; “HU, HU veya HU ALLAH” deriz. Burada “Ameller niyete göredir” ayetine göre, HU, LEHU, İLAHU da ALLAH yerine kullanılır ve hiçbir Arap da buna günahtır diye itiraz etmez. “La İLAHE İLLALLAH”; “ALLAH’ DAN başka İLAH (tapılacak) yoktur.” Manasına gelir. Yani bu ayette, ALLAH aynı zaman da İLAH da sayılmaktadır. Kısacası; Türkçedeki TANRI kelimesi, Arapçadaki İLAH kelimesinin karşılığıdır. ALLAH’A, İLAH deme yetkimiz var ise, İLAH manasına ve niyetine TANRI deme yetkimiz de vardır. Bunun hiçbir günahı da yoktur. Ayrıca İslam’dan önce de “AbdULLAH” ismine rastlamaktayız ve Allah İsminin İslam la başlamadığını anlıyoruz. Bizim Arapçı, Persçi Âlimler hala fetvalarını Mısır ve Suudi Vahhabilerinden veya İran Mollalarından almaktadırlar.
_Bazı deyim veya kelimelere farklı anlamlar yüklenir. Başka dillerde o kelimenin karşılığını bulsanız dahi, toplum olarak o kelimeye yüklemiş olduğunuz anlamı, başka dildeki o kelimeye yükleyemezsiniz. Milletimizin anlamak istediği manayı vermez ve o çağrışımı yapamazsınız. Türklerde TANRI MİSAFİRİ diye bir deyim vardır. Bu deyimin yerine ALLAH MİSAFİRİ demiş olsak dahi, TANRI MİSAFİRİ deyimine yüklemiş olduğumuz asıl manayı vermediğini görürüz. Bu nedenle kültürümüze girmiş olan TANRI MİSAFİRİ deyimine yüklemiş olduğumuz mana ile oynamayalım, o bize ait olarak kalsın. Öyle ise TANRI kelimesinden vazgeçersek, TANRI MİSAFİRİ deyiminden de vazgeçmiş oluruz. Bu oyuna gelmeyelim. TANRI MİSAFİRİNİ ağırlamaya devam edelim.
TÜRKMEN ALEVİLİĞİ
-Tarihte bazı büyük adamlar, bazı meşhur sözleri ile hatırlanırlar. Hacı Bektaş-ı Veli de bunlardan biridir. Hepimizin ezbere bildiği; “Eline, Diline, Beline sahip ol” sözü Türk Kültüründe çok önemli bir yer almaktadır. Bu cümlenin yorumunu konumuzun sonuna bıraktık. Türkler'in Ana Yurdu Orta Asya'dan bir Çığ gibi kopup gelen, Hoca Ahmet YESEVİ'nin Müridi, Gönül Erenleri'nin Sultanı Hacı Bektaş-ı VELİ, Anadolu'yu Türkleştirmek ve İslamlaştırmak için gönderilmiştir. Bunun yanında Mevlana, Yunus, Tapduk Emre, Sarısaltuk ve Hacı Bayram-ı VELİ de aynı vazife için Anadolu'ya gelmişlerdir.
-Kısacık ömrü boyunca Doksan Bin öğrenci yetiştirerek, İslam'ı Tebliğ için, Dünya'nın değişik bölgelerine gönderen Hoca Ahmet YESEVİ Hazretleri, 63 yaşına bastığında, kendi Medresesi'nin altına bir mezar gibi mağara kazdırarak, yerin altına girmiştir.
-O şöyle diyordu; “Allah'ın Kainatı yüzü suyu hürmetine yarattığı, İki Cihanın Serveri, Sevgilisi(Habibi) Hz. Muhammed 63 yaşında kara toprağın altına girmişti. Ben bu yaştan sonra yeryüzünde nasıl yaşarım? Bu hayat artık bana haram olsun” diyerek, 63 yaşına geldiğinde, kendince Mezar kabul ettiği bir mağarada ibadetini yaparak, kalan ömrünü orada tamamlamıştır.
Anneciğimmm! ! !
Babacığımmm! ! !
Ben bu mektubu,
Lösemililer Koğuşundan,
Size yazıyorummm! ! !
Aslında kendimi kandırıyorum...
Mehmet Bey iyi günler.Arama motorundan bulduğumuz 'TÜRKLERİN PEYGAMBER SEVGİSİ' isimli yazınızı okuduk ve çok beğendik.Çeşitli kaynaklardan aynı konuları seçip toparlayarak müthiş bir kompozisyon yapmışsınız.Yazınızı kopyalayarak arkadaşlarıma da gönderdim ancak küçük bir ayrıntıyı size belirtmeden ...