Bir çift diz;
Dermanı tükenmiş...
Bulanık iki göz;
Işığı sönmüş...
Bir yakın gözlük;
Çerçevesi yanmış...
Acemi bir hısız gibidir,
Hiç... yalan söylemez gözlerin.
Gecemi çalan hırsız gibidir,
Geç..Yalan söylemez gözlerin...
Kaçamak bakışın özlerim,
-30 yıllık siyasi hayatım...
Derdi derde eklemişler,
Alemin derdini bana yüklemişler...
Ben herkesin derdini çekerim,
Ya kim çeker derdimi, şekerim...
--Askerden Sevgiliye...
Şakağıma düşen aklar;
İçinde mazimi saklar...
Çatlamıştır bal dudaklar;
Beni bekleyi, bekleyi...
Bizim elde Kırmızı'ya Al derler,
Yavuklu'nun dudağına Bal derler...
Şehitlerin kanlarına bulanmış;
Gökteki yarım Ay'a Hilal derler...
Ay'ı gökten alır Şal'a koyarız.
Bazan Köyden Şehre inerdim,
Şeherde kaybolur dönerdim.
İnce konuşanı kınardım;
Çünkü ben, Köylü Çocuğuyam...
Varıp şehre, mektepli oldum.
Kozanlı Camii Şehitlerine
Daha yaşları altı, yedi idi
Muhammed, Şahan, Kemal idi adı
Baba ben Şehit olacağım dedi.
Oy ben ağlamayam kimler ağlasın,
“Mem-u Zin” Hikâyesi
“Mam-i Alan” Türküsü
-Atmalı Köyünden olup, Kürt tarihi üzerinde hayli bir kitap okuyan Kemal Seyyar’ın yaşlı bir kişiden dinlediğine göre; “Ahmed-i Ğané, “Mem-u Zin” hikâyesini Fatih Sultan Mehmet’e takdim etmiştir.” Bu iddia bizi biraz araştırmaya sevk etti. Bakın ne çıktı ortaya? Hikâyenin yazım tarihi Fatih ile çakışmıyor, ancak bu hikâye’nin halk arasında dilden dile gelen çok eski bir hikâye olduğunu ve sonradan Ahmed-i Ğané tarafından kaleme alındığını düşünürsek, önceleri Fatih’e ithaf edilmiş olabilir.
-Ahmed-i Ğané “Mem-u Zin” hikâyesini 1695 yılında yazmıştır. Osmanlı Padişahlarından II. Ahmet 1691-1695 yıllarında, II. Mustafa 1695-1703 yıllarında görev yapmışlar. Bu kitabı II. Mustafa’ya takdim etmiş olma ihtimali yüksektir.
-Zira Kürt bilginlerinin çoğunlukla kitaplarını padişahlara takdim veya ithaf ettiklerini görmekteyiz. Örnek verecek olursak; Şerefhan Kürtlerin tarihi ile ilgili 1597 yılında yazmış olduğu Farsça eseri “Şerefname”nin yazımını bitirdikten sonra Sultan III. Mehmet’e takdim eder ve o dönemde kitaptaki bilgiler bölücülük olarak algılanmamıştır. Çünkü kitabın Farsça nüshasında Kürtlerin Oğuz Boylarından olduklarını yazmaktadır. Ancak ne zaman ki bu kitap Fransızca’ya tercüme edilince, çeviri sırasında Kürtlerin Oğuz Boylarından olduğuna dair, Kürt Oğuznamelerinden söz eden yerleri çıkarıncaya dek, bu kitap bölücülük aracı değildi.
Dostum neler feda senin yoluna,
Şu insanın çirkin yüzü olmasa...
Dostum yıllar feda senin yoluna,
Şu insanın çirkin sözü olmasa...
Bunca yıldır delikanlı ararım,
-Bir an için Kilitler konuşursa ne olur?
Kilit-milit deyip geçme!
Sence ben bir naçarım ha...
Dilim de var, kolum da var!
Mehmet Bey iyi günler.Arama motorundan bulduğumuz 'TÜRKLERİN PEYGAMBER SEVGİSİ' isimli yazınızı okuduk ve çok beğendik.Çeşitli kaynaklardan aynı konuları seçip toparlayarak müthiş bir kompozisyon yapmışsınız.Yazınızı kopyalayarak arkadaşlarıma da gönderdim ancak küçük bir ayrıntıyı size belirtmeden ...