Sırlar aynada oynaşıyor bak ışık ışık
Sırsız insan yok, sırları bile sır
Gizli denizlerimiz boşalır kaşık kaşık
Mesafeler sonsuz, aramızda var bin asır.
Ebcedi unutulmuş bir doğum saklı sende
Gürültülüydü susmak
bir kitap açılırken gümbür gümbür
ayracın ayırdığı sevgililerin ağlayışları duyulur
göz kelimesinin yanına düşen yaş
ağlamaktan bin beter sesler saçar
gözün gördüğü yaşlar beterdir
Ayın ucunu kim yiyor anne
Bu beyaz şekeri kim dişliyor her gün?
Ben düşlerken onunla topaç gibi oynamayı
Onu bir kumaş gibi kim biçiyor anne?
Daha üç gün önce kocamandı gökyüzünde
Bizler suskunken konuşuruz
Belki de haykırırız sustukça
İçimizde mahpus kelimeler isyan çıkarır
Kelimeler yönetirken sizleri
Biz keser biçeriz sözcükleri
Beynimiz kör testere misali doğrar aklımızı
Toprağa gidişi daha kolaydır bir köylünün
bir şehirliye göre
Çünkü elleri,ayakları hep topraktadır
Evinin damı topraktır
Yürüdüğü yol toprak
Nasır tutan elleri toprak kokar
Bu yağmur kokusu Toroslarda
Yağmur yağmur iner hüzün
Torosların ağırlığı yazılıdır alınlarda
Bu dağı sırtlayan serçeyi görür gözün.
Kar,kopup gelir dağın arkasından
Nuh Tufanında fayda etmemişti kimseye yüzme bilmek
Kurtuluş olmuştu Allah deyip gemiye binmek...
Türk,göçebe duygular besler gönlünde
Göğün altına sağmayan sürüsüyle göçe durur
Dili,saf Türkçeyle yıkanmıştır asırlarca
Kışlaktan yaylağa yürür pür neşeyle
Koyun-kuzu bir bozkırda meleşir
Doru atları koşar karlı dağlarda
Bir dolunayın batmaya yakın halindeyim
O yorgun bir kızıllığın pençesinde
Ben hayatın kangrenli ellerindeyim
Her gün aç susuz doğuyorum hayata
Duyulmayan çığlıklarım dolduruyor sessiz yanlarımı
Lavdan ırmaklarla suluyorum küllenen sevdamı
Yolların en kırılgan noktasındayız
kırılganlığımız en granit damarından toprağın
yontulmuş mermerler gibi bakışlarımız
kalbin bulunması kâfi değil insanlığa
dövmedikten sonra insanlığın hudutlarını
Şahi misali yıkmadıktan sonra kinin surlarını
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!