Rüzgarın çaldığı yağmurum
Göklerdeki sarayımdan kaçırılan tenimle
Düşeceğim insafsız ayakların altına
Can veremeden çorak topraktaki fidana
Lağımlarda nefessiz kalıp öleceğim
Oysa umutluydu bana can veren şimşekler
Bağırıyor adam
saçı sakalıyla bir olmuş
yırtık gömleğinde kir pas
çöplerde umut arıyor besbelli
bir parça sevgi kalıntısı
bir tutam mutluluk
Bir çoban Toroslarda İbrahim
Zayıf,ince,uzun…
Uzun bir yol tutar sürüsüyle
Kara renk davarlar katar önüne
Körpeler doğar dağın soğuk gölgesinde
Bir evlat gibi kucaklar kara körpeyi,İbrahim.
Bir gürültü, bir inilti
Ağaç yerde
Son bir nefes, gözler gökte
Toprak ıslak, taşlar çamur
Bundan sonra gök yarılsa kâr etmez
Kuşlar bir boşluk bulur bu istikamette
Sustukça kırıldı dilimin kilidi Suzan
Aşk yükü büktü belimi gün gün
Gam yarası gönlüme aşk merhemi sürdün
Kalbim kurtulup uçtu yuvasından Suzan.
Dünyanın içinde bir kuru karaltıydım
Gece sesleri kulaklarımda
Sessizliğin çıldırtan sesi beynimde
Darmadağın bir odada tek başımayım
Sokakta yavru köpeğin çığlıkları
Bir araba kırdı bacaklarını akşam
Yolun kenarına koydu insanlar
Yalnızlık ve sonsuz bir ney sesi
Bu ses, içimdeki çocuğun bilyesi
Bu bilye, kupkuru gözlerimin giryesi
Bu girye, ıstırabın gözlerimdeki simgesi…
Mahzun susuşlarım vardır benim
Hörgüçlü dağlara binen serseri kar
Bu deveyi mahmuzlamak senin neyine
Bin çeşit alet çalan müzisyen
Bir pınar şırıltısıyla yarışmak senin neyine
Ağaçları gerçek gibi çizen ressam
karanlıklar yutarken geceyi
aydınlık fışkırır ağızlardan
gece kokulu cümleler yürür dillerde
ağızlardan lav gibi fışkırırken harfler
zalimleri önüne katıp kovalar mısralar
bir tetik çekmeden vurulur ebrehelerin ordusu
Sen darağacıysan, ben mahkum olmaya razıyım
Sendeki ölüm, tende süren yaşama yeğdir.
Sen urganımsan, boynumu sunmaya hazırım
Ölürken olsun nefesini nefesime değdir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!