Derdin ne ey diken,
Onca güzel gülün arasında,
Yaşarken derdin ne?
Güllerden yayılan o kokuların,
Arasında yaşarken derdin ne ?
Beyazı, sarısı, pembesi ve kırmızı,
Duygu halleri…
Ulaşılmaz denen diyarları; geçtim
Hani dağların ötesi mi uzaktır
Gurbette bir gece mi?
Yürüyorum boş yollarda
Yağmur bardaktan boşalırcasına, hıçkırarak yağmakta
Sanki eslik etmekte bana
Korku salmakta içime.
Yürümeye devam ediyorum
Güneş açıyor
Bu gece gökyüzüne baktım,
Yine o, parlak yıldız vardı
Saf haliyle heybetli duruyordu
Etrafında binlercesi
Öyle ki nispet yaparcasına parlıyorlardı
Bir yarışı bitirmek üzerelermiş gibi
Güneş doğmakta dağın ardından,
Öyle ki silkinip,
Gecenin sevabını ve günahını üstünden atar gibi.
Doğan bir çocuk edasında saf,
Ana rahmindeki çocuk misali,
Karanlıktan ışığa ağlamaklı açmakta gözlerini.
Uçabilmek sonsuzluğa,
Hem de hiç arkana bile bakmadan,
Bir güvercin gibi hür,
Uçabilmek sonsuzluğa.
Zamana karşı koyma zorunluluğu, olmadan...
Durakta durmadan,
İlk gördüğüm günden beri
Nice dertlileri dinledin
Sarhoşlara eşlik ettin şarkılarında.
O heybetli gölgende, medet umanlar
Yüreğine sevda güneşi düşmüş aşıklar
Bir de sigara tüttürenler, gelip gidenlere şahitsinde
Sevap dedi hoca sevap…
Rabbim biz kullarına emretti;
Dua ederken benle arana başkasını koyma diye,
Yarattığım tüm kullarım cezasını; ben veririrm diye,
Her kul hataya düşer ama; son sözünde imana gelir diye,
Dünyanın oluştuğu gün kadar,
Karmaşık.
Sevgilinin sevgili ile buluştuğu an kadar,
Heyecan dolu.
Papatyanın ilkbaharda buluşması,
Rengarenk gökkuşağı ile.
Arsız yangınlar
Acısı tarifsiz islemiş ta derinliklerine,
Öyle ki yorgun gözlerden akmıyor artik yaşlar,
Derin bir kuyunun kuytusunu aramakta,
Olgunlaşmış lakin durgunlaşamamış hırçın duyguları.
Ey silueti olduğum...
Vakit içinde;
Yaşam denen bir muammaya sığınan,
Alıp vermek arası ilişkiler değil mi?
Hareketi esas alıp; seni var eden…
Bağlanmıştın oysa şahdamarına;
Uçsuz bucaksız ihtimaller denizin balığı,
Ne altında mutlu olabildin, ne üstünde
Geçer Ömür dediğin;
Rabbim insana yaşamı bağışlamış, en özelini vermiş, en kıymetlisini kendinden olanı vermiş ve içinie koymuş…
Toprağı kanla canlandırmış, can katmış, çoğalması için su vermiş bir nefeslik ve emretmiş günü geldiğinde emanetimi alırım diye…
Evet, geçer ömür dediğin; ...
Kaçamak Tat…
Bugün yorgunluk süzülüyordu gözlerimden,
Gözkapaklarım ağırlaşıyordu sinsice,
Kahvenin tadı ile ayakta kalıyordum,
Tam o anda senin o gözlerin deydi gözlerime…
Bir irkilme,
Bir uyanış,
Bir usulca dokunuşla,
Bir yeşil değmişti gözlerime… < ...