İstanbul Fikirtepe’de,
Var bir dayım,
Aklıma koydum,
Dayım, akşam ordayım,
Sabahleyin erkenden,
Düştüm yollara,
Deniz mürekkep, dağ kalem olsa,
Ancak yazılır, benim bu derdim,
Gök boşalıp, tekrar rahmet dolsa,
Tutmaz rahmeti, yıkılır bendim,
Ah anam! Hangi derde yanayım,
Senin yoluna kurban olayım…
Bir çıktım mı hastane başından,
koşa koşa,
Tepe takla, Unkapanı’nda,
nefes alırdım,
Bakmazdım ki, o çocuksu yaşta,
üste, başa,
Akşam olur yanar, ağlar gözlerim,
Kaderim derimde, boyun bükerim,
Çaresiz koynumda kalmış ellerim,
Hayat yangınında kül olup gittim…
Dostlar bu halime yazık diyorlar,
Bir garip hüzündür çöken içime,
Sensiz akşamların olduğu yerde,
Çok yalvarıp ağladım batan güne,
Götür beni yârin olduğu yere,
Yine sensiz akşam indi sessizce,
Yalvarışımı hiç duyan olmadı,
Kayboldum,
Sessizliğin kucağında,
Hasret ormanında,
Azap çekerim,
Vuruldum,
Bir zalimin ocağında,
Ne söylesen sen haklısın,
Habersizce sevdim seni,
Arkadaşımın aşkıydın,
Sende sevemezdin beni,
Bu acıyı bana veren,
Sen değilsin sen değilsin,
Gizlimi saklımı hep sezdiler
Dilimden döküleni yazdılar,
Gece gündüz peşimde gezdiler,
Hayatım düzenimi bozdular,
Gizlerimi aşikar ettiler,
Başıma bin dert açtılar benim…
Bu ne biçim dünyadır,
Allah’ım böyle,
Her şeyi çıkarlar,
üstüne kurulmuş,
Düşüp te kalsan ya,
bir kenarda şöyle,
Gidiyorum sevdiğim gurbete doğru,
Gidipte dönemem helal et hakkını,
Tuzaklarla doludur gurbetin yolu,
Kanıp da söyleme gizlimi, saklımı,
Acımazlar ömrünü harap ederler…
Aklına beynine sağlık, bu cümleler sonsuzluğa kalacaktır.