Sen Ayfer nedir bilir misin?
Ayfer, yüzyıllardır insanımın,
hayat verdiği bir hikâyedir,
Kendi yarattığı hikâyesi…
Bütün bekleyişler Ayfer’i dir,
Yine yeşil zamanı geldi,
şükür! Mevsim ilkbahar.
Her yerde güller açmış,
garip bülbül şakır şakırdar.
Dağlarda, kırlarda,
rengârenk çiçekler ve kokular,
Çoluk çocuklar orda ölüyor,
Sırplar işkence zulüm ediyor,
Bosna Hersek’te elden gidiyor,
Affetme bunu duymayanları,
Sözde insan hakları yalanı!
Bırakın şöhreti, şanı,
Allah’ın adamıyım ben,
Halkımın damarlarında,
Akan kızıl kanıyım ben,
Çepeçevre sardığımda,
Dört bir yanı,
Olmuyor ki,
Anlatmam lazım,
Bir şeylere vesile olmam lazım,
Belki böylece kurtulur ruhum,
Sonsuz azaptan,
Vesile olur böylece birkaç,
Şu semt senin,
Cadde sokak,
varı yoğu hep satarak,
gece gündüz dolaşarak,
eşikleri aşındırıyorsun,
yıldızları vadediyorsun,
Kesildiğinde köşebaşları,
Çıkmaz bir sokağa vardığında yolların,
“işin Allaha kaldı” nidaları,
Bu yolda canlarını,
Verenler anlar…
Hevesin aldın
Yalan dünyanın,
Hiçbir şeyinde,
Gözün yok senin,
Varsın olmasın,
Şöhretin, şanın,
Aşkımız seninle bir maceraydı, yaşadık bir zaman heyecan bitti,
Gördüğümüz kısa hoş bir rüyaydı, uyandık rüyadan, o adam gitti,
Zannederdim hayat seninle vardır, seninle başlayan seninle bitti,
Umutsuz bu aşkın ömre zarardı, Gördüğüm bu hayal kaybolup gitti…
Zevkü sefa ile geçti bir zaman, ömrümden ömürler çaldı da gitti,
Yine düşmanlarla,
çevrilmiş yurdum,
Tüfeğimi aldım,
tabanca buldum,
Kurtarmak için,
bir karargah kurdum,
Aklına beynine sağlık, bu cümleler sonsuzluğa kalacaktır.