Dış yüzüm böyle ağardıkça ağarmakta, fakat,
Sormayın iç yüzümün rengini: Yüzler karası!
Beni kendimden utandırdı, hakîkat, şimdi,
Bana hiç benzemeyen sûretimin manzarası!
Bahâr olmuş, çemenler, lâleler, güller bütün bitmiş;
Gülüm, bir sensin ancak bitmeyen hâlâ şu topraktan.
Rebî’î bir bulut şeklinde ağlarken mezârında,
Nihâyet öyle yaş döksem ki, artık sen de fışkırsan!
Bir gün azıcık kazmayı vurdum yere, nâgâh
Aks etti derinden bana şu nâle-i cangâh:
Zinhâr yavaş vur ki bu toprak yığınında
Bilsen ne kadar baş, ne kadar göz yatıyor âh!
7 Nisan 1898
Bir gün satılık bir köle gördüm gidiyordu
Bîçâre dönüp sâhibine böyle diyordu:
Çok bende bulurlar sana benden iyi, lâkin
Bulmak bana zâtın gibi heyhât ne mümkin!
7 Nisan 1898
Ya bu âlemde vefâ yok zâten,
Ya vefâsız bütün ebnâ-yı zaman;
Kime ok atmayı öğrettimse
Sonra bir gün beni de aldı nişan!
14 Temmuz 1898
Olsaydı beşer gaybı da idrâke muzaffer,
Bir kimseye âsûdelik olmazdı müyesser.
14 Temmuz 1898
«Hemşîrezâdemdir.
Dört yaşında öldü.»
«Bütün gün işte boğuştum, içim sıkıldı. Yeter!
Yarın da aynı mezâhimle uğraşıp duracak
Değil miyim? Bana öyleyse, şimdilik ister,
Ne yazdıysam eser nâmıyle hepsinden rücû’ ettim;
Sözün ma’nâsı yok, ma’nâ için söz bulmak imkânsız!
Arkamda serilmiş yere bir mâzî var,
Karşımdaki müstakbelim ondan da harap.
Hâl ortada, bir çöl ki, sudan vaz geçtim,
Yok ye’simi aldatmaya bir damla serap.
Temmuz 1936
Düşman sesi duymak istemezsen,
Kardeş sesidir, uyan bu sesten!
Kalkınca görür ki akşam olmuş,
Vaktiyle uyanmayan bu sesten.
17 Ekim 1918
ALLAH gani gani rahmet eylesin.
Üstadım senin gibi edebiyatçı bir daha zor gelir. Sen bu milleti irşad etmeye çalıştıysan da biz senin kıymetini bilemedik. Bugün saçma sapan yazanlar,edebiyatçı diye geçinenler lüks villalarda otururken, sen fakir bir hayat sürdün. Eserleriyle hep bu milleti diriltmeye çalıştın. Mekanın Cennet Ols ...
Umar mıydın ki: ma'betler, ibâdetler yetîm olsun?
Ezanlar arkasından ağlasın bir nesl-i me’yûsun?
Umar mıydın: cemâat bekleyip durdukça minberler,
Dikilmiş dört direk görsün, serilmiş bir yığın mermer?
Umar mıydın: tavanlar yerde yatsın rahneden bîtâp?
Eşiklerden yosun ...