Sabahın beşi;
Sessiz,
Issız
Ve gürültüsüz...
Güneşi bekliyorum;
Kar yağar, pencere de kuşlar...
Öyle özgür bir yer değil ki;
Dört duvar,
Daracık bir avlu,
Kör bir pencere...
Hep aynı gökyüzü,
Daha ne hayallerimiz vardı bizim.
Eskimiş,
Yorulmuş,
Bitkin düşmüşlerden...
Uzağı yakın,
Ki, hayalleri vardı zamanın geçişinde.
Sonsuzluk var sanırdı, ömürden gün eksildikçe anladı...
Satır satır yazıların, sayfa sayfa defterlerin kaydettiği nice yapraklar bitti.
En baştan en sona belirsiz ve zamansız nefes alışlarıydı sadece.
Hayat bu!
Bazen; esen yele kafa tutar,
Bazen; damlayan suya boyun eğersin.
Fırtınaya rest çekerken,
Defterler açılır,
Hesaplar yapılır,
İtirazlar edilir,
İlla ki; yanlış hesap Bağdat'tan döndörülür...
O an herkesin yolu ayrışır.
Önce hikayeler vardır.
Sonra çoğaldıkça çoğalır.
Büyür, kocaman olur.
Baş edilemez olur hikayelere...
İçinde birikmiş acılar, yitip giden yıllar var,
Öyle bakıp durma çocuk,
Yoksa gelecekten mi korkuyorsun...
Bencede kork, korkmalısın.
Biliyorum;
Sana baktıkları gibi bakıyorsun.
Bu şehre hüzün çökmüş,
Sokakları ağlar...
Kuş uçmaz, kervan geçmez,
Oynaşır çocuklar,
Ağlaşır.
Acısı var, bir de sızısı,
İçimi parçalar her bir bakışı.
Yatağında usul usul uzanmış,
Belirsizdir tanısı...
Beni gördükçe ruhunu daraltır,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!