Bulutlar bir zaferden döner gibi geliyor
Dağlarda göğe doğru çıkmak için heves var
Güvercin kanatları ovayı gölgeliyor
Her ses ile üflenen deruni bir nefes var
Ovanın giyindiği yeşil kaftan üstüne
Biz ki güneşe doğru at sürmeyi öğrendik
Geçerek nefislerin karanlık vadisinden
Meleklerin yüzünü güldürmeyi öğrendik
Rüzgâr olup benliğin ayrıldık vadisinden
Rûhu ulvîleştiren iklimin havasında
Beş vakit ezan sesini
Duyduğum memleket sensin
Kalbime her köşesini
Koyduğum memleket sensin
Hayranım her yöresine
Kalsam, dünya boynuma sarılır, üzülürüm
Gitsem, ukbâ, halime darılır, üzülürüm
Ne gönlüm ıslah olur ne vicdanım pes eder
Kalbim iki parçaya yarılır, üzülürüm
Bir yağmur sonrası gökkuşağında
Yedi renk içinde açarız, dostlar!
Sonsuz mesafenin ilk kavşağında
Biraz nefeslenip geçeriz, dostlar!
Yolda rehber olur yıldızlar bize,
Bahara alışan yüreğimize
Bu kar fırtınası yabancı geldi
Rüzgârda yelkenler gelince dize
İnleyip âh etmek yalancı geldi
Karlı yamaçlardan bir rüzgâr esti
Gecenin şahikası sükutu perçinliyor,
Kıvılcımlı bakışlar kuytuları dinliyor,
Karanlık damar damar kuşatırken geceyi,
Bir fısıltı yankısı yükseliyor derinden;
Ya leyl!
Tanıdık yüzlerde vefa aradım
Çilemin özünde sefa aradım
Gönlümün derdine şifa aradım
Yaramı saracak el bulamadım.
Hiç kimse ahvâlini sunmayacak sanmışlar
Kitaba sığınanlar yunmayacak sanmışlar
Mehtâbı unutanlar gökleri de unutmuş
Yıldızlar teker teker sönmeyecek sanmışlar
Yetmez bu sevdaya kuru bir emel
Yağmur gibi dökülecek ter gerek
Ömrünü verdiyse sevgiye bedel
Aşığa ya sabır ya sefer gerek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!