Var oluş kapısında imkan O’nu beklerdi,
Cisminin hasretiyle mekan O’nu beklerdi.
Bir sabah, muştusuyla vecde gark olmak için,
Kâinatta her canlı her an O’nu beklerdi.
Gurbeti sıla edip diyar diyar dolaşan,
Postunu gönüllere serenler nerdesiniz?
Her işin evvelinde gözlerinin önüne
Cenneti, cehennemi gerenler nerdesiniz?
Bu bir çile devri, yürü ey zaman!
Sükûtun en ince damarlarından
Umut ışıkları gönder yarından
Bu bir çile devri, yürü ey zaman!
İşte ruhumuzun tasviri budur
Yolum gurbet ele döndü
Gelmem artık bundan sonra.
Muhabbet ocağım söndü
Gülmem artık bundan sonra.
Umutlarım kışta kaldı
Bir yol kavşağında ömür boyunca
Beklediğin yolcu gelmedi gönül
İçine hasreti ateş koyunca
Bir daha da yüzün gülmedi gönül
Yıllarca bir çürük dala güvendin
Yüzünde iz yapmış ruhundaki kir
Cebi altın dolu yüreği fakir
Yumar ellerini kendine bile
Ömründe tasadduk etmemiş zahir
İki yol kavşağında endişe yakar beni
En küçük ihtimaller rüzgâra takar beni
Kaderin akışını kulak verip dinlesem
Atılacak düğümler kahreder, yıkar beni
Gece gökyüzünde mehtabı gördüm
Mehtabın yüzünde hicabı gördüm
Gönlüm okumaya muvaffak oldu
Kâinat denilen kitabı gördüm
Geceme doğmuştu dolunay gibi.
Ilık rüzgarlarla akarak geçti.
Derken huysuzlandı doru tay gibi.
Gönlümün çitini yıkarak geçti.
Salındı gönlümün dal uçlarında.
Ey gönül, bu iklimi en güzel baharın bil
Kim bilir yarınlarda ne ayazlı günler var
Bu masmavi gökyüzü, bu şenlik baki değil
Birazdan ufuklarda gün batar hüzün doğar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!