Mevlanın muradı böyledir yazı
Çelikhan vadisi dağların nabzı
İrem eli gibi söylenir sözü
Bir inci salkım, halinde razı
Canlara can katar, suları serin
Sen: Mesken tuttun, kutlu Hira dağını
Mescid kıldın, o güzel mağarasını
Gördün insanlığın, gerçek rüyasını
Okuttu Cebrail, Rabbinin adını
İlk defa okudun, Allah’ın adıyla
Renga renk biter, hayatın gülleri
Çevre çevre nur olur yaprakları
Cennet kokusu, tutar burunları
Oya oya gül, süsler gönülleri
Hayatta: çok gül var, her çeşitlisi
Bir Yahudi: oğlunu yüksekçe yere koymuş
—Haydi, atla oğlum! Atla aşağıya demiş
Oğlan: atlayamam baba! Atlarsam düşerim
— Atla oğlum atla! Korkma, düşersen tutarım
Çirkinlik, görünen değil;
Öz kemaline bakılır…
Güzellik, kaşla göz değil;
Hoş cemaline bakılır…
Güzelde yoksa güzellik:
Duy beni, efendi; çocuk babası!
Birlikte edelim, tövbe secdesi;
Açılsın bize, mabedin kapısı…
Duyulunca; her vakit, ezan sesi! ...
Neyleyim, beli bükülmüş dedeyi?
Kafa ayak ardında
Ayak, lastik peşinde
Mü’min, müfsit işinde
Bilmem neyin peşinde? ...
Lastik sürer yuvarlak
İnsanı: dıştan bilenler;
Halini, nişan bilirler…
İnsanı: içten bilenler;
Kalb kuyusunu deşerler…
Kalblerde ne var görülmez;
Altı bin altı yüz atmış altı ayet;
İlimin rehberi, rakipsiz hakikat…
Nur üstüne nur, ne büyük hüsnü necat?
Özü tek kelam, Bismillah büyük lügat…
Bir elin parmakları toplam beş eder;
Sayılar iflas etmiş, hazine birde
Bir-e rakip tanımam; Allah-u Ahad
Yol bir! Çaremiz birdir, kurtuluş birde
Birliğin tek rehberi; Resul’ü Ahmed
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!