Köyün en yakışıklı öğretmeniymiş
Yeşil bakışlı babam
Almış sadağından sevda okunu
Germiş yayını sonuna
Fırlatmış hedefteki yüreğin kasabasına
Birden ah! Etmiş esmer güzeli anam
Yıldızlar mat bakıyor pencereme
Cama vuran ay ışığı alaycı
Rüzgâr yalvarırcasına uğultu
Pişmanlık gök kubbe
Soframa bağdaş kurup, davetkâr yeniliğe
Fakat geri dönüş için geç…
Gücenmesin kâbusların yaşandığı bütün dünya
Biz savaş çocuklarıyız
Bir elimiz güneyde bir elimiz kuzeyde
Bilmiyoruz diğer organlarımızı nerede kaybettik?
Saymakla bitmez
Kaç öykümüz yarım kaldı
Sarı eylül yine açtı kırmızı çiçeklerini
Karadeniz doydu maviliğine
Kuzeyden güneye imrendi toprak
Yaylalar karagözlü bakışınla göverdi
Tabiat yeşermekte kararsız
Leylaklar seninle açtı gözlerini…
Üzerinden seri dört mevsim geçer
Mil olur söküğü dikilir dünya!
Doğal afet yaşar kanayıp gider
Kul olur canı da, yakılır dünya!
Yıldızlar güneşten sıcak bakarsa
Diken batışlı soğuk bakışlı
Yaraya vuran neşter
Damarlarda donan kan
Manalı bakar tebessüm
hep aynı lakırdıda kemiksiz lisan
Sesler aykırı
Gelip geçenlere davet gönderen kırmızı çatısı ile
Selam veren İhtişamlı evden eser yok şimdi.
Camları buğulu buğulu gözlerimin içine bakıyor
Boynu bükük yetim bir çocuk misali
Dört bir yanı hicranla sarılmış
Biri bir şey mi dedi?
Aykırı mı geldi ses?
Kervan yolunu bilsin.
Tökezledin mi?
Boş ver gitsin
Evvel zaman içinde
Kalbur saman içinde
Diye başlasam da yeri var
Hani;
Açık adresi üzerinde zarf
Beyaz gelinliğin ucunda ölüm
Kadının adı ne? Derler ki yöre
Kefen moda olmuş, gerdekler zulüm
Eksik yasaları, doldurur töre
Çarşafın lekesiz kaldığı o an
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!