Üzerinden seri dört mevsim geçer
Mil olur söküğü dikilir dünya!
Doğal afet yaşar kanayıp gider
Kul olur canı da, yakılır dünya!
Yıldızlar güneşten sıcak bakarsa
Gelip geçenlere davet gönderen kırmızı çatısı ile
Selam veren İhtişamlı evden eser yok şimdi.
Camları buğulu buğulu gözlerimin içine bakıyor
Boynu bükük yetim bir çocuk misali
Dört bir yanı hicranla sarılmış
Evvel zaman içinde
Kalbur saman içinde
Diye başlasam da yeri var
Hani;
Açık adresi üzerinde zarf
Her oluşunda
Yeniden tecrübesizdir.
Düşürmez hiç ağzından sevgi kelimesini.
Gecelerde yalnızlık
Sadık dosttur.
Küsmüş yorgun bünye
Anlamsızlıklar üzerine kurulu kuruntu
Sebepsiz dargınlık kanatır kalbi
Taştan ağır gelir sözün sitemi
Cehalet batar gözlere…
Hor bakışlı büyük balıklar azgın sularda
Tolerans bekleyen küçük solucanlar yenik düşmüş
Umut denizine kurşun saplanır
Zeytin ağacı ayağında mertlik
Hırçın bakışlara kafa tutar
Yıldız toplamaya çıkmış dilek
Leyla-Mecnun aşkı çöle kazılır
Şirin ile Ferhat taşa yazılır
Aslı ile Kerem göğe çizilir
Sen beni nereye yazdın vay gönlüm
Bulut efsun yağar üzerlerine
Kıvılcım düştü menekşe yaprağına
sandallar sevda denizinde
yakamozlarla kucak kucağa
Eski muhabbetler dudaklarda tatlı tebessüm
mağrurdu bir zamanlar
Avucumuzdaydı umut
Bana gölge, salıncak olmuştun,
Odamın camından bakardın.
Küçüklüğümde beni severdin,
Yaprakların rüzgârlarla dans ederdi,
Eteklerin savrulurdu rüzgarın kollarında.
Umutlarımı gömdüm duygu mezarlığıma
Sele kapılı kaldı akan çaresizlik
Geç kalmışlığın arifesinde
Hayallerimi andım
Akşam güneşi vazgeçmişlerde karardı
Görünmezlikte sevda bağları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!