Bir sıcaklık sarar bedenimi
Coşkuyla koşmak gelir içimden çocuklar gibi
Adımlarım büyür büyür...
Koşarım
Maviyi yakalayıp zamanı yaşamaya.
Koşarım,
İçimdeki hüzünle sabah olmadı gözlerimde
Ağladım.
Düğümmlendi tüm duygular yüreğimde
O,anlamsız sözlerini düşünnmekle geçti günüm
Kırıldı kalbim
Altust duygularım,
Bin kahırla geçiyor günlerim, senden uzakta
Yokluğundur içimi kanatan...
Yalnızlığın ortasında bitmez bekleyişlerim
Sevmemen korkusudur
Beni ağlatan.
Seni düşünmemek, imkansız.
Beni yasak sevgilerin prangasına vurup,
gitme...
sevmişken seni delicesine
bırak!
yaşanmamış bir şey kalmasın sevgiden yana
hüzünler sarmasın bizi geceler boyu.
Ne seninle...
Ne sensiz olamadim
Sevgin ag ordu sevgim ustune
Kalbimi dolduran ozleminle beraber
Bitmez umarsizligim ellerimde.
O,
Bir zamanlar sen vardın gönül tahtımda
Bitmişti içimde kahrı yalnızlığın
Filizlenmişti sevgin hep duygularda
Düşüncelerim coşkudan darmadağın
Söyle! ...o,güçlü arzular şimdi nerde,
Yayından çıkmış ok gibiydi o günler. Işıyan günle açardık gözlerimizi koşmak için sahile.
Martıları beslerdik kocaman yüreklerimizin minik elleriyle. Maviliklerde karın doyurma pahasına yarışlarını izlerdik. Öylesine alışmışlardı ki varlıklarımıza; önce halkalar çizer, döne döne dans ederlerdi başımızın üstünde. En güzel sesleriyleydi sevinç çığlıkları. Onlarla bir kanatlanırdı düşlerim gökyüzünün maviliklerine… Denizi onların gözlerinden seyrederdim gün boyu. Geçip giden gemilerde ne yüklüydü merak ederdim. “Yani çocukken.
”renkliydi her şey, şimdi eskimiş solmuş bir fotoğraf gözlerimde.
Yine denizi izliyorum yeniden. Bam başka bir yaşamın penceresinden. Yaşanmışları aralayıp yüzlerini bulmaya çalışarak bakıyorum. Umutlarına olta atanları görüyorum, çiçek satanları… Sarmaş dolaş gezinenleri… Ne güzel görünüyor değil mi her şey dışarıdan? Bilebilir miyiz olta atanın düşlerini, oltasına gelecek balığı neyle yemlediğini… Çiçekçi kadının elindeki çiçekleri uzatırken paranın dışında gözlerinizdeki sevgi ışıltısını almak istediğini… Bile bilir miyiz sarmaş dolaş gezinenlerin her birinin ayrı düşlerde gezinmediğini… Ya bankta oturmuş yaşlı teyze? Omuzları düşük başı eğik hafifçe, bastonunu yana bırakmış “ona artık gereksinimim yok! ” dercesine.
Zakkumun dibinde sızmış, sarhoşun görmek istedikleri neydi acaba şişelerin dibinde neyi bahane edip tutunmuştu alkole?
Şimdi uzak o günler.
Bir başına salınan salıncak yalnızlığında kayboluyor uğultularında rüzgârların.
Her yer yemyeşil, gökyüzü masmavi olsa ne anlamı var?
Savrulmuşken başıboş yaşamın içinde örselenir sensiz yanım. Sen duymaz, duyumsayamazken beni…
Çocukça düşlerdi günbe gün yüreğimizde büyüyen, sen ve ben tutunup ipine salıncağın gökyüzüne yükselirken. Sevinç yüklüydü kahkahalarımız, gülmekten süzülürdü gözlerimizden yaş.
-* Yağan yağmurla
ötelenmişliğin sorgularında
ipe çekiyorum
yaşan(ma) mış zamanlarımı.
közü sönmemiş bir aşkın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!