"Koşmak zorundasın, devrilen atı vururlar"
Deyip gidiyorlar
Bir na'leyn için dört nala koşuyorum Tâif'e
Bilmiyorlar
Toydum,çocuktum;Toys'dan,Tolstoy'dan habersiz
Çay kağıtlarına düşülmüş bir not'tum,dibacesiz
İnceden söylendim tırnak tutmaz yamaçlara
Uzun uzun söykendim latif, gök dağlara
Uz gittim rotasız,yol çizdim yılankavi
Ve yılanlardan ögrendim S harfini
Şu akreple yelkovan kemiriyor
Takvimde sallanıp duran ömrümü
İhtiyar bedenim haber veriyor
Beni karşıdan seyreden ölümü
Her şey sağ elimden bulanık suya
İnsan bu; ateş, su,toprak ve hava
İdğam'dır Vav Elif'e, Elif Vav'a
Kalkıp gidemezsen dalıp gidersin
Sarı kalır yeşilin kucağında
Bulutlar silah çatıyor dağların ardında
Hüküm giymişim geceleyin ıslık çalmaktan
Korku yuvalanır yol büken ayaklarımda
Kaçağım, rüzgar hesap sorar yalnız ardıçtan
Sağanak sağanak kurşun,ara sıra kırbaç
Hoyrat ellerde açmış yaban gülüyüm
Al bahçene dik beni
Dağ başında kalmış başıboş sürüyüm
Al önüne güt beni
Bağ arasında ezilmiş bir salkım üzümüm
Al sepetine git beni
Yayla yolunda nal tutan rahvan atlar
Bir solukta çıkardı dik yokuşları
Besmeleyle atlardan inen babalar
Öperdi heybeyi açan çocukları
Yarpuz kokan yosun tutan derelerde
Terli yollar bıraktım yılların gölgesine
Nemli yapraklarla soğuttum yorgun yüzümü
Türküler yükledim bir deli rüzgar üstüne
Dağ delen Ferhat'tım, bükemedim kuş tüyünü
Balık sırtından kayan pul pul zamana inat
Bilmem kaç nefeslik yoldan geldi
Yaralı bir dalın nabzını ölçerken
Ayaklarına baktı,sonra uzaklara daldı
Dal susuz gözlerim uykusuz,dedi
Yüklü bir bulut üstümüzden geçerken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!