Rakı kadehinin buğusuna
Çizdim hayalini
Önümde gani sofra
Sen yoksun
Her yudumunda paylaşır
Sen olmasanda resmin
Alacakaranlık çökmek üzere istanbula
İnsanlar telaşlı bir an önce,ev
Eski istanbul türküleri sızar
Yarı aralık cumbalardan
Karafakilerde rakılar hazır
Yemekler kuzinede
Gözlerimin rengi sevgi
Saçlarımın hüzün
Okşama sakın saçlarımı
üzülürsün
Göğsümde yanar aşkımın ateşi
Arar gözlerim sevgi güneşi
Benim bir yeğenim vardı
Beraberce yaptığımız
Kağıttan kayıkların birine
Bindi
Gitti
Sapsarı saçları vardı
Bir hazan akşamüzeriydi
Solgun bulutlar
Bu aşkın tek şahidiydi
Sararmış yapraklara yazıldı tek tek
Ayrılınmayacaktı ölene dek
Solgun bulutlara yağmurlar karıştı
Nihayet
Aşklarını söylediler
Aşk'ı yüreklerindeki zindanlardan salıverdiler
Uçtu,bembeyaz güvercinler
Gözlerine aksetti,beyazlık
Nurlar yağdı üzerlerine
Paketinden bir sigara çıkardı
Gülümsedi doğumunu anımsadı
Kokladı sigarayı şöyle bir
Annesi yeni tenini nasıl koklamıştı kimbilir
Yaktı,bir duman çekti hafifçe
Gidiverdi ilkokul günlerine
Soluk lambalar kaldı bir tek
Bir de o
Soluk,ıslak,istanbul sokaklarında
Birazdan lambalar da terkedecek
Kavgaları,kahkahaları
Süpürdü,çöpçüler az önce
Sevdi onu denizleri kadar
Önce o,sonra deniz
Çıktığında denizlere,onun hayali eşliğinde
Bir başka kokardı deniz
Torları toplarken,çiğ tanelerinden resmini mi yapmadı
O'na kavuşmak için az mı balık bırakmadı
Kurdum,çilingir sofrasını
Ormana,ruzgara karşı
Birinci dublede,sinirimi
İkinci dublede,sıkıntımı
Üçüncü
Banane, dünya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!