Usul usul kapıl
Rüzgarlara...
Uyanmasın sesine gece...
Betonları soğuk sahillerin
Çok kalma
Üşür hislerin...
Eğreti düşüncelere saklandığında hislerin
Bulamıyor yol düşünceler uçsuzluklara…
Bilsen
Nedensiz yere sayıkladığım ne çok gecen var
Hem de, sebeplerine kanmadığım acıların kadar
Sensizliğe yüklediğim suskun manalar
Bendim
Gördüğün tüm sonbaharlar...
Havada asılı nemlere bıraktığım hasretler
Eşlik ederdi yağmurlara
Tenine düşerken...
Avuçlarına aldığında rüzgarların kokusunu
Bırak geçsin güneş
Eziyet etme dağlara
Göç yolları da muhtaç işte karanlığa
Ve ay ışığına
Yıldızlara...
Yoksa nasıl nefes alıp verecek
İmkansızlığın...
İmkansızlığının son durağımdayım hava soğuk...
Ellerim acınası yarıklarında üşüyor
Hayıflanmalarına aldırmadan yalancı güneşlerin...
Piramitlere bırakılan asırlar yol geçen hanı sanki
Gelen bırakıyor
Yandığımda
Değildi alevler
Göğümü çepeçevre kuşatan.
Sessizce uçuşurdu küllerimin
Gizlisi konar göçerleri...
Yemyeşil vadileri
Sıvasız duvarların arasında
Kuytuların esrikliğinde
Sığışan hayaller belki
Farklılık
Ve fakirlik...
Alıp başını gittiğin kadar belki hayat...
Belki yoksunluğun sızısı
Belki kalıp da gitmelerin üşümeleri
Sokakların titreyişleri avuçlarımda...
Ebediyeti
Ayrılıklardan ve ölümlerden mi geçer hep
Kavuşmaların...
.
.
Oysa
Vakit yaralı
Vuslatın bu kaçıncı geçişi kapımın önünden...
Ve kaçıncı sen
Bu aklımdaki...
Suların dokunduğu ne varsa
Biraz da çağrıştırmaz mı kuytuları?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!