Bakın şimdi ağlarım gözyaşım hep cebimde,
Gelmeyin üzerime ak mendilim nerede?
Iraklara götürdün yamalık mendilimi,
Kırlarda yem verdiğim balıklarım nerede?
Ona zehir oldu su, bana da mor menekşe,
Dal gibi titrerdi,
Kelamın da kükrerdi
Dehrin sonunda,
Zemheri ortasında
Az bulunur böylesi,
Fazla olur ötesi
Asırlar geçti üzerinden baharın
Buruk ama neşeli
Soluk ama şen
Hüzün dolu sevdalı baharın
O baharda bir tohum yeşermişti ya
Bir kıvılcım doğmuştu hani
Uçuruma bir gül atsan,
Yine onu koklarım
Yüreğine bir yer açsan,
Ben içinde kokarım!
Ekim 1998
Süreyya
Ben hiç rüya görmedim Süreyya
Gölgem düşmez denize benim
/Sensiz
Ah her yanım bıçak yarası
Rüyamda gördüm seni annem!
Uzaktan uzağa özledim seni,
Aynada hep varsın annem,
Uzaktan uzağa özledim seni…
Sevgi kimde deme bilirim, annem,
Şu mekan insana neler anlatmıyor ki... Şu yaşam nelere şahit olmuyor ki… Kendisiyle halleşmesini bileni bulsa ona neler anlatır kim bilir? O lisana vakıf olanlara dahi haykırdığı şey ‘hicret’ olsa gerek. “Baktığımız her ufkun öte yanına hasret / bir ömür sürüyoruz ki nereye varsak hicret.”
Şahısların yaşadığı mekanlar zamanla şahısları yaşatmış, mekânlara şahsiyetini, şahıslar vermiş… Öyle olduğu içindir ki, taş üstünde taşı kalmamış yerler dahi insanı büyülemiş. Çok ihtişamlı binaların dahi veremediği huzuru hatıralarla kaim mekanlar vermiş. Hiç pencereden dışarıya baktınız mı? … Şu mekan insana neler anlatıyor değil mi? … Bazen evimizin, bazen arabamızın penceresinden… Bazen sokaklarını arşınladığımız, yamaçlarına, sularına yorgunluğumuzu bıraktığımız mekan, belki uçağın, belki trenin penceresinden, gözlerimizin önünden kayan zaman içerisinde sıkışan mekan…
Son zamanlarda kendi üzerimize kapanmaya, dünyadan tecrit olmaya başladık. Yarenlerin bir kısmı terk edip gitmiş, kalanlar da heyecanını ve azmini yitirmiş. Son zamanın en büyük sermaye unsuru olan insan ve insan olma bakımından oldukça iyi durumda olmanın kıymeti bilinmemiş. Güç ve kudret vermesi gereken mazi, avunma yada dövünmeden başka işe yaramaz olmuş. Hal böyle olunca dostluklar ve dostların kemiyeti azalmış ve fakat şükür ki keyfiyeti baki kalmış…
Aslında aradığımız kendi yitiğimizdir. Hicret ede ede bulmaya çalıştığımız kendi yitiğimiz... Bazen bu müşkül durum, insanı yardan uçurur bazen yare uçurur. Sırrına bigane olanların bildiği sır… Kelimelerin, sözün bitiği yerdir.
Hasreti vuslatından hayali kendisinden güzel şehir
Gidiyorum ey şehir mutlu musun hoşçakal...
Ömrümün ilkbaharı
İlk gençliğim hoşçakal...
Korkulu gecelerim, olmaz sabahlarım hoşçakal...
Hira ettiğim Harput,
Hırçınlığım;
Yorgunluğumdan,
Durgunluğum;
Kara treni göğsümde durdurup,
Koca dağı avcumda tuzladığımdan!
'Gökkubbeyi çadırım,
Balçıklara tohum attım,
Çamurların arasına,
Kurak günde yemin ettim,
Çıkmasını bekliyorum…
Ocak-1995
Teşekkür ederim ??
Şiirlerinizi beğenerek takip ediyorum.Yüreğinize sağlık yolunuz daim açık olsun.Başarılarınızın devamını diliyorum.