Bir sıcak bugünümüz vardı,
Körpe, şen, sevecen
Ve uçar gibi sürüşümüz kaderi
Coşkun, tutkun ve kenetli
Islak, yorgun ve kenetli
Her şeyden önce gücümüz vardı,
Açıldı açıldı açıldı sular
Bir ölü süt maviye
Bugün
Ölgün
Durgun bu deniz
Bağrındaki giz
Toplu gezegen süreçleri ki yaşansa da
Bir avanaklık öyküsü idi
Gelir dayanırdı sonunda
Yaşanmasa da
İki dolambaçlı yol vardı
Ve siz meleğim
Siz Dragos’u bilir misiniz?
Yıllar öncesi bir yazlardı çocukluğum
Güneş, bir esrik sabah esintisiyle Kartal’dan
Silûetler, gölgeler
Ve silsile tepe hülyalar arkasından
Sana daha da bir şeyler söylemek isterdim
Gördüğüm dünya şehirlerinden
Bir mimari, bir nehir
Ve işte gölgeler üzre oyunları
Denizlere dökülen…
İçimden dökülüyor yılların sesi
İçim eriyor gidiyor bin suslar ötesi
Artık
Sabahları güneşi görmez oluyorum,
İçimde bir sıkışık yığınlar öfkesi
Güzel çiçek, can çiçek
Şeklin, rengin ne ki?
Göremiyorum
Kokun yok mu ki
Duyamıyorum
Dokunuyorum
Bak bir ıslık, bir çığıltı
Sular süzer de bir koşu üstüne
Kulaçlan kulaçlan
Son umutları tuzdan köpük yapıp peşine
Ve kasların ağır ağır o derinlik bilincine
Yüzedur açıklara
Haydi bu notalardan çık da yola
Gel o yanan gözlerinle
Şu son saklı gizi yırt artık
Otuz beş yıl oldu
Bitti ceza saatleri...
Ankara’da o yokuşu ağır ağır çıkarken
Kızılırmak’tan Dikmen’e doğru
Bir köşede gördüm o yorgun, eski çınarı
Öylece beklerken
Eteğinde kavruk, kuru yapraklarla
Dibinde bir küçük kedi gülüşü
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!