Yılmaz odabaşı’na
ve memleketimin unutulanlarına...
yıldız toplamaya çıkamaz çocuklar geceleri
onları eve tıkar silah sesleri
silahlar sussa çocuklar iki eli dolu büyüse
toprağı susuzluk bitirir
insanı sevgisizlik
kirliliğin çıplak resmi susurluk
benden habersiz tapumu almış olsa da mutsuzluk
ah o gözlerin olmasa
memleketim gibi susan gözlerin
kaçınca acılarımdan
nere sığınırım ben
varoşları gibisin memleketimin
bundan bir başka güzel yanık gülüşlerin
kahvaltısını ellerimle hazırladın
oğlumu okula gönderdim
o günden beri camda asılı kaldım
barış'ım her gece rüyalarıma giriyor
- anne kaç yıl oldu da
mezarıma bile gelmedin- diyor
sevmeyi öğretirler sana
insan vurmayı da
sevmekle öldürmenin safları aynı olmaz
insan olan korkudan eğilmez
gamzeleri ülkem çocuğum
büyükler her zaman doğruyu bilmez
gözlerine sokulunca kendimi baharda buluyorum
ben seni gülsüz düşünemiyorum
gülsüz kaldığında yüreğime uğra
tez ufalanırsın
gülsüz gülüşsüz yaşamda
altında ezileceğimi bile bile hasretini çoğaltıyorum
ne zormuş sensizliğe mahkum olmak
koparır gibi bedenimden bir yerlerimi
ömrümden günleri kopraıyorum
bu şiir sevgi tarlası yüreğimin kanayan sesi
buralarda bir köpeğin sesinde susar karanlık
mayınların ötesi
kaçak hayatların ekmek kapısı
ikinci şık yoktur önlerine konan
ve karanlığında gecenin
insanların gözleridir ateş böceği gibi yanan
sevgi ışık gibidir
sen kilit üstüne kilit vursanda gönlün kapısına
o delik bulur sızmak için içine
bağışla öğretmenim
evde ekmek bekleyen
anam bacım var
taaa şuramda acım var
postallı şafaklara hıncım var
kahrolası eylül
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!