(Aslında Hepimiz,Tek Kanatlı Kelebeğiz; Ve Uçmak İçin Birbirimize Muhtacız)
Bir akşam bir ay ışığında
Dokunursa pencerene
Duvak giymiş bir kelebek;
Yalan mızraklara takıldı kaldı,
Senden bihaber gül damlaları..
Uykuydu belki rüyalara gömdüğün;
Ya neden hıçkırır
Bir yalanın yalnızlığında
Şehre karşı gül damlaları....
Sen Nuh’sun,
Bense Tufan.
Vur küreğini sineme,
Omuz omuza güneş doğuralım
Ağrı dağına.
Sen dağsın,
Sen öğretmendin
Bense asker öğretmen.
Sınıflarımız vardı karşı karşıya.
Birbirleriyle arkadaş
Öğrencilerimiz vardı.
Ben senin sınıfına girdiğimde
Sızlayan gözlerime merhemdir diye,
Dökülen gözyaşını süren ben oldum.
Bir bülbülü görünce bilmedim niye,
Sevdadan nasibini soran ben oldum.
Bakışları sevdalı gönlü uzakta,
Martılar ağlamazmış,
Sen anlarsın..
Umutlar sığar mı hiç bacalardan?
Kısrak gibi inlerken divane takalar,
Yol gibi düşer çehrene
Bu şehrin kimsesiz sarhoşları..
Ateş gibi kızıllara bezen de
Ver başını sadece hak yaşasın.
Altı kollu üçgen başlı düzende,
Ateş tutan iki kollu maşasın.
Yılların arkasında zannımca mutluluk var,
Umutlarım peyderpey birbirini kovalar.
Bilinmezler perdesi açılsa gökyüzümde,
Dünya sinek kanadı kırk perdeli gözümde.
Hıçkırık mı? Koy gitsin, acizliğin giryesi,
Şu gönlümü çıldırtır ayrılığın girmesi.
Efsunkar gecelerde yalnız kalırsan
Yüreğin doluyorsa kıpkızıl korla
Hasretin kokusunu o an alırsan
Sımsıcak yatağından özlemle fırla
Nasıl haykırıyorsa sevgiyle gökler
Ölüm dosta yadigar, ölüm kader–i mutlak,
Hangi kulun haddine ondan kaçıp kurtulmak?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!