Zaman
Buğulu cam gibi
Baktığın yerse
Şimdiki zaman
Buğunun arkası gençlik
Silsen de saydamını avuçlarınla
Sinema salonu, bir dünya
Baş aktörü, figüranı kendimiz
İzleniyoruz; her daim
İlahidir; seyircimiz
Sinema eleştirmenleri hazır
Sevdam kiralık değil
Sakın bulaşma
Satın almak sana mı kaldı
Sınırı aşma
Barajlarına hakim ol
Dünya menüsü, hayata dair
Tüm servis imkanları dahil
O, ilahi sipariş işaretini bekliyor
Garsoniyer Azrail
Yıllarca bekledim; seni
Umutlarımı tavana asarak
Çekip gittin aniden
Sırra kadem basarak
Gözyaşlarım kurumadı; hiç
Kulakları sağır edercesine bir uğultu
Fırtına kopuyor dışarıda
Deniz dalgalarıyla şamarlıyor
Kıyı kayalarını
Uyku desen, yok
Tüm gece
Kan kokuyordu sahilde
İmkânsızdı; kumlarda yürümek
Cesetlerin sıklığından
İmdat çığlıkları yükseliyordu
Duyulmuyordu, silah seslerinden
Bir gemi yanaşmıştı
Sevdalara küskün bu yürek
Korkutuyor sevmeler, ürkek
İrin çökmüş derinlerine, titrek
Sızıyor dışına, siyah gözyaşları
Beyninde şimşekleri çakıyor
Fırtınalarla geçen ömründe, devirdin on yılların yaşını
Dik durdun sakin limanlarda, eğmedin hala başını
Birikirken siyah noktalar, beyaz ömrün sayfalarında
Aynaya bakmadan beyazlattın, kömür karası kaşını
Açlığın en ucuz halidir
Ekmek
Ve kokusuna aldırmadan katlanılan
Soğan
Paranın varlığına söz geçiren
Köfte
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!