bir bahar akşam üstü
renkli pırpırlara bürünmüş
kelebek kondu omzuma
omzumu oynatmadan
kelebeği uçurmadan
kaçmasın uçmasın diye
gönlümde sakladığım
hayallerimi attım dün gece
sessizce kayarken yıldız
sıcak nehrin kenarında
eskimişti
ben atmasam
Ne zaman aynalara baksam
Giydiğim tüm renkler siyahtır
Ben bu muyum? diye haykırsam
Yüzümde çizgiler cevaptır
Ne zaman aynalara baksam
bir yıldız çekelim seninle gökyüzünden
adına güzellik diyelim
silahlarımızı atalım
Tophane’nin meyhanesinden
söz verelim dağa taşa uçan martılara
içelim kana kana barışın çeşmesinden
penceremden bakarken
elbiselerini giymiş hüzün
yağmur yıkar caddeyi
bütün kirlerden arındırarak
arta kalan gecenin kirleri
gözlerini koydum gözlerimin yanına
tüm ışıksızlık benim ışıklar sende kalsın
bir ışık düşse de senden bana
sen artık sende kalan ışıklardasın
yüreğini koydum yüreğimin yanına
aşkı koydum altın kafese
yanı başına da bülbülü
götürdüm en ücra köşelere
insanlar bulup
almasın diye
Çöl misali kumda,güneş isteyen biri,
Bir başka insan çölde,yanında başka biri.
Susuyorum denizde,benimki hastalık,
Kan gölündeyim,hastalığımsa kansızlık.
sen nereden bileceksin? can dost,vefakar insan,gönül adamı mustafa haşimoğlu nun 1974,1975 li yıllarda elimizde büyüyen oğlu sarı ismailin bu kadar duygulu şiirler yazabileceğini.
sen nereden bileceksin? işletme müdürü makine mühendisi bir yiğidin bu kadar zarif ve naif ruhlu olduğunu.