Kal başka, dil başka, yol başka, hâl başka,
Nasıl sahip çıkıyorsun söyle sen aşka?
Sözü, zihninizde sert bir yumruk yapıp,
balyoz gibi kendi benliğinize vurduğunuzda,
Ruhunuzun haklı haykırışına cevap vermeye başlıyorsunuz demektir.
Kaç kez dilim dolandı boğazıma,
Kaç kez yutkundum söyleyemediklerimi
Susuzluktan sinesi çatlayan bir çöl ahalisiyim
Kalabalık sokakların sessiz ve görünmez bekçisi...
Bir konuşabilsem belki anlatırdım derdimi
Sensizlik darağacında sorgusuz asar beni,
Üşüyorum, titriyorum hadi gel sar beni...
Bırak kalsın öylece;
Çekilsin zamanın sensiz anları,
Duru bir su gibi akalım mutluluk çeşmesinden.
Alnımız ak ve mütebessim çehremizle,
Dalı kucaklamış sarmaşık misali,
Sarılalım yarınlarımıza...
Yürek yorgunluğu ve aşk kokusu,
Dinmeyen feci yalnızlık,
Ertelenmiş hayaller, kırılmış umutlar ve delice sessiz haykırışlar…
Bazen kanın çekilir hayattan !
Yüreği yananların yüreğiyle hissedersin.
Gidenin mertebesi 'Şeref'tir de,
kalanın acısı yakar içini.
'Şehadet'leriniz mübarek olsun.
Ve 'Zalimler için yaşasın Cehennem!'
Kanı çekildi zamanın, sen yoksun diye;
Hasretin zulüm bana, varlığın hediye...
(Nakarat)
Lokma döktürcem,
Kurban kestircem,
Senden kurtuldum ya,
Bol bol, eğlencem...
Dağ faresi, soğuk çay ve kayan yıldız geceye,
Gitmenin arifesinde ten kokusu,
Pembe hayallerin kalp kesiği,
Dil lal, gönül tarumar!
Ağlamaklı akan çeşme,
'Neden' diye yankılanan bir ses,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!