..............................Ey sevgili nerdesin?
Gök kubbenin koynuna, sırça köşklü saraya
Saklı haber uçurdum; hasretlik yeter desin.
Vuslat yolu düğümlü, yıllar girdi araya;
Bahtıma hicran düştü ölümden beter desin!
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM.
Figen kendi evindeki ilk gecesinde yol yorgunluğuna rağmen ancak sabaha karşı uyuyabildi. Parmaklarının ucuyla tutunmaya çalıştığı uçuruma yuvarlanmaktan, Sedat hocanın uzattığı dost eliyle kurtulmuştu. Feride hanım, sabah kahvaltısında Figen'in düşüncesini öğrenmek için:
-Canım, artık kendi evin var; bundan sonrası için ne yapmayı düşünürsün? diye sordu. Figen'in hazır olmadığı bir soruydu.
-Bir şey düşünecek halde değilim abla dedi. Her şey o kadar ani oldu ki... Bir rüyada gibiyim.
-Canım, senin için kötü günler geride kaldı. Önünde yeni bir hayat var. Yakında enstitün açılacak, istersen okuluna devam edebilirsin. Nasılsa ikinci sınıfa geçmiş durumdasın.
Yıldızlar kayar diye Güneş'le hayal kurdum:
Gök kubbeden de olsa görmek için yüzünü.
Posta güvercinleri bekleyip durdu yurdum,
Sonsuz yasla bağlarken geceyle gündüzünü.
Güneş'le hayal kurdum yıldızlar kayar diye,
Masmavi umutlarla aşılırken hudutlar.
Kuşağı süze süze burçları seçe seçe,
Tebessümü büyülü bakışları semavi
Bir dolunay yükseldi; gece kutlu, Ay mavi...
Yedi Kızkardeşler'i gizleyen mavi peçe,
Yirmi yıl suskun lirle bozunca tılsımını
Yorgun, uykusuz ve aklına takılan yanıtsız sorularla eve dönen Gökçe, odasına kapanarak pillerin gücü kesilinceye kadar kasetten Zernişanın sesini dinledi. Gökçein odasının önünden geçerken duyduğu sese bir müddet kulak kabartan Yıldız Hanım, kızının kendi kendine konuştuğunu sanarak mutfağa geçti. Salona geri dönerken, içerden gelen sesin hâlâ kesilmediğini görünce kulağını kapıya değecek kadar yaklaştırıp dinlemeye çalıştı. Hassasiyetini kısmen yitirmeye başlayan kulakları ve içeriden gelen sesin gittikçe zayıflamasıyla duyduklarını net olarak algılayamadı. Ses kesildikten sonra da merakla odaya girdi. Yatağına sırt üstü serilmiş, gözleri kapalı ve kirpikleri ıslak kızının üzerine doğru eğilerek:
-Kendi kendinle ne konuşuyordun öyle? ... diye sordu. Yatağından doğrularak elleriyle gözlerini silmeye çalışan Gökçe:
-Konuşmuyordum dedi, dinliyordum. Kızının sözlerine inanmayan Yıldız Hanım:
-Bal gibi senin kendi sesindi diye itiraz etti, ne söylüyordun kendi kendine? Elindeki minik teybi annesine gösteren Gökçe:
-Söylemiyordum anneciğim dedi, dinliyordum sadece! Kızının bulutlanan gözlerine öfkeli bir bakış fırlatan Yıldız Hanım:
-Dinliyormuş... diye inanmadığını belirterek: Aç şunun sesini dedi, ben de dinleyeyim.
Gönlüme yoldaş olmaz senden başkası asla,
Yedi iklime adım atmak seninle güzel.
Ağır gelse de çile, mutluluğa kıyasla
Aşk dilinde ne varsa tatmak seninle güzel.
Gönderdiğim mektuba tez uzatıp elini,
Kışın karanfil ister, yaz günü kardeleni
Akla isyankâr gönül insafa gel sus bugün
İflah olmak imkânsız, gör başıma geleni
Aşkın kıyım fermanı masuma mahsus bugün
Akla isyankâr gönül insafa gel sus bugün
ALTINCI BÖLÜM
Rüzgârların önünde tutunamayan telaşlı nisan bulutlarının kaçınılmaz göçü başlamıştı. Şehrin kuzey doğu ufkuna yuvarlanan bulut kümeleri, uzun süren kış mevsiminin kasvetini de peşinden sürüklüyordu. Üzerindeki bulut perdesi yırtılan gökyüzü, gülümseyen yüzünü gösteren güneş, canlanmaya başlayan ağaçların tomurcukları ve kanat çırpan kuşların telaşı... Baharın müjdecisi bütün güzellikler Ferhata, Zernişanı hatırlatıyordu. Yüreğinde kaynayan volkan, başında tüten efkâr ve zihninde dolanan periyle; halkaları uzayıp giden hayal zincirinin peşine düşen Ferhat, kararlı adımlarla semtin tanınmış emlakçısının yolunu tuttu. Ferhatın kendisini tanıtmasıyla yeriden doğrulan emlakçı adını sıkça duyup ilk kez gördüğü doktora:
-Hoş geldiniz efendim, sefalar getirdiniz diyerek elini uzattı. İşaret ettiği koltuğa Ferhatın oturmasında sonra: İki gün önce kadirşinas dostum Semih bey buradaydı dedi. Sizden saygıyla söz etti, bu sayede kulaklarınızı epeyce çınlattık. Beyefendi sizden çok memnun kalmış.
Semih bey ismini duyan Ferhat, yüzünü basan ateş, kalbine gelen çarpıntı ve içinden geçen: Ben niçin buradayım ki, Semih beyin kızı için değil mi? düşüncesiyle bir müddet sessiz kaldıktan sonra:
-Sağ olunuz efendim dedi, o sizin kendi iyiliğiniz.
Göçebeyim, ahlıyım
Bir garip bülbülüm ki; bütün ömrüm çileli
Başım efkâra yaslı gülüm bildim bileli
Bir damlacık kalbime düşlerimden yadigâr
Umuda kanat çırptım, menzil uzun hileli
Aradığım bir gül ki; dikenli dalda nigâr
Yüzünü çevirme dünya güzeli,
Güneşim vakitsiz batar mı dersin?
Canımı tenimden süzdün süzeli,
Aklıma başka yâr yatar mı dersin?
Yok hükmünde sayıp kara sevdamı,
Nerdesiniz,Eski kadim.dostum.nerede..Edebiyat defterindeki yorumlarını gördüm yazima yaptığın oraya pek girmiyorum ama duygulandım.. Bayramin mübarek olsun çok bayramlar görelim.değerli kadim.dostum değerli abim...Saygılar hürmetler..
İKİ ŞAİR/ŞİİR VE ANTOLOJİ.
Şiir Örnekleri 3 - Şarkı
Sükûtu altın saydım, söz dilimde gümüştü;
Beni dilsiz bırakan bakışını hatırla.
Gönlüm aşka düşmedi, aşkın gönlüme düştü
Sineme şimşek gibi çakışını hatırla!
Elinden yudumlarken sevdanın iksirini,
Sandım k ...
hocam harika bir şiir olmuş ben bu şiire şapka çıkartırım tam puan +ANT