eğer mevsim kara kışsa,
eğer kainatı sinsi ayaz sarmışsa,
eğer köprü altı çocukları teneke sobayı yakmaya çalıştıkça harlamıyorsa ateş
ve
ben kullanıyorsam her seferinde devrik bir cümle bil ki bu senin suçun;
çünkü gittin ve kömür karası gözlerin yok çünkü sevgilim! !
bir palyaçonun kaçamak fırlattığı hüzünlü bakışlarındaki farkedilmişliğin masumiyetinde gizliydik oysa!
her defasında aynı melodi.....
aynanın karşısına geçen silüetimin o kalın tabakadan kurtulma çabası;
hissediyorum bir alev yükseliyor benliğimden göğe doğru..
gördüm
ve ömrüm;
çatırdayan diz kapaklarıyla birlikte birden bire önünde diz çöktü aşkın!
Bir mide kanaması geçirir gibi kıvrandıran;
acılar bıraktın avuçlarıma..
Her hüznüme tek tek gösterdiğim,
düş kırıklığı koleksiyonum var sayende..
Gerçeklerle yüzleşmek öylesine zor geliyor sanki cıva sürülen gözkapaklarıma..
Tek suçu Musevi olan kimsesiz aşk'ım seks adlı Nazi kampında sabun olarak kullanıldı sevgilim..
Her gece üzerime alev topları gibi düşen hasret;
dur durak bilmeden yeni şiirler düzdürür bana sevgilim..
Tek başıma birinci çoğul şahıslara ulaştım sanki...
Kimsenin bakmaya cesaret edemediği içimde, ne fırtınalar kopar bilinmez ki..
Kanlı gözbebeklerim ne şiirler okurdu oysa derinden bir bakana..
Alev alev aşk kokan gözbebeklerime bakmaya kim cesaret edebilir ki..
Celladımın suskun tortusu sinmiş,
ölümüme tanıklık eden cılız mısralarıma...
Paslı bir hançerin lâl eylemiş can'ın sıcaklığında;
ya'saklı kalmış hasbelkader z'amanlar...
Sınır tanımaz uğultularda kaybederim kendimi Jake!
suskunluk renginde derinliklere düş'tü yer yer gülüşlerim,
henüz taşınmış bir aşk'ın tazeliğinde yabancılaştı mutluluklarım,
renkleri solmuş alacaklı birer ihtiyar şimdi,
dünlerden arda kalan yarınlarım,
bir palyaçonun dudak kıvrımlarındaki sahtekarlık kadar tanıdıktır,
çırılçıplak kalmış taziyesiz yaralarım,
yalnızlıktan dem vuruyor yaktığım son sigara dudağımda,
oysa deniz kokusuna ne güzel de katık oluyor mübareğin dumanı,
nefesimden nefes çalıyordu,
adın gibi...
Dört duvar,gölgem ve hıçkırıklarım......
oysa baharı müjdeleyen gelişlerine sevinçten ölmeliydim ben,
artık sesinin yankılanmadığı,
şehrimin sokakları yok,
artık koskoca bir boşluk var genizimi yakarak ciğrelerime dolan!
damarlarımda gezinen suskunluk ayak uçlarıma düş'tü...
dudaklarımda kanıyor sensizlik,
vurgunu olduğum tarifi imkansız acılarımın kahramanıydın sevgilim..
feryat figan içinde kalan düşlerimin en sesli susuşlarıydın..
şafakta beliren senin yüzündü..
sadık olmayan saatler bir bir akıp giderken yalnızlığın kollarına;
kömür karası gözlerine tutuştuğumdun..
yüreğimi yüreğine teslim ettiğim;
selam, sizi** Leylaklar ve Güller altında** Sevda Şiir grubumuza davet ediyorum