Sabiler karanlıkta,
Dilleri lal, kulakları sağır,
Üstlerine yağar ateş,
Çevrelerinde kumul...
Dünyada özgürlük çalgısı
Suça ortak değiliz algısı
Dilhun diyarların umudu al bayrak!
Vakur taşıyıcılar yolbaşçın olsun.
Nedir farzı kifayesi dediklerinde,
Faziletinde koruyucular ünsiyet bulsun.
Sen gök kubbede bir işaretsin!
Destan yazar gölgende cevheri gelin.
Kadim Anadolu,
Tarihten süzülen derin medeniyet!
Gürül gürül akan ırmaklarda riva,
İzbede ihtiras, cezbede ilk sayfa,
Ve hiç tükenmeden çoğalan akıllarda basiret,
Varlıkta şahsiyetler yurdusun.
Yıllarca prangalıydı
Çarıksız ayaklar
Yol vermezdi
Geçitsiz dağlar
Göğün ardı bucaksızdı
Dile uymazdı uyaklar
An gelir kalp, tutulur!
Açılırsa sonsuzluk kapısı
Geride kalır yapayın yapısı...
Kalp hakkın nazargahıysa
Afakta yuka, kime göre ıska?
Kimine göre ıska, kimine göre başka!
Zırhını kuşanmış özlemin minik yavrular
Kulaklarında hüznün tınısı
Ağır bir kamburdan farksız
Sırtlarında öğrenmek yüküyle...
Miniklerin her biri her yerde
Gözlerinde bir tül perde
Bakandan bey çıktı
Ya da beyden bakan
Veyahut,
Bakanla beyi topladın
Ya da beyle bakanı
Geriye ne kaldı?
Hepiniz siyah lacivert takım elbiseleri çektiniz
Ben ise sadece kırmızıyı
Beyaz duvarlarınızda kırmızım eksik olmasın...
Bir gün bir kardeşime vurdular
Koridorda yakaladım
Verdim sırtımı boşluğa
Sonra sordum
Sen mi sağlamdasın ben mi?
Şaşırdı...
Yırtık pırtık bir kısa kollu
Güneş almasın diye bir de şapka
Anamın azığıma koyduğu kavrulmuş çökelekle
Gözyaşlarım buğday tanelerinin arasına karışırdı
Yaşıtlarım gezerken Akdeniz’in maviliğinde
Ayaklarıma değen bulgur tanelerinden korkardım…



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!