Kış günü doğan güneş mert olur
Yazın yağan yağmur gibi
Böyle günlerde,
Deli ziyanına gülermişcesine yaşamak
Hiçlikten ziyade var olmakmış,
Gardaşlıkta yokluğu paylaşmak
Düştü yere bayrağındaki alı,
Yüreğimde derin sızı, Hocalı.
Kalmadı dağında ne bir ot ne de bir çalı,
Yüreğimde derin sızı, Hocalı.
Bir gece ki sabaha varmaz;
Ey kanadı olmayan hürriyet!
Söyle nerede saklısın?
Doğduk doğalı seni ararız
Söyle hangi düşte bağlısın?
Sonbaharda yapraklar düştü
Ademoğlu ömrünü sararttı
Hükema! Hissizleşiyorum...
Nerede o eski nar ateş?
Har içinde yandığım... Bilmiyorum.
Uyunumdaki yaşlar mı söndürdü?
Gayrılaşmak istemediğim sözlerimi...
Sanki inkırazıma geliyorlar akın akın!
Muhteriz!
Yakıyla yara kapanır mı?
Cinayet var, katliam var.
Fail belli, maktul sorgulanır mı?
Konmuyorsa aspanda süzülen bir kartal,
Surları aşıp şu zamanın burcuna.
Karadoğu tedirgin ve huysuz
Sıklaşan sancısı sürüden ayırır
Merada otlayan ger, çomak
Çakır gözünü çalıdan ayırır
Kınalı keklikler kanat çırpar
Çam koyakları poyrazda huular
Canmânâm, sırdaşım
Nerde o eski kara bağım
Ses farklı sema farklı
Örülmüyor şu mecrada ağım
Ne oldu, bilmiyorum.
Kem söyleyip kötek eylediler
İstanbul...
Peygamber müjdesi İstanbul!
Aşkın, inancın,
Şehri İstanbul!
Surlarında,
Hisarlarında,
Kar yağar geceden inceden inceye
Tıpkı bir sıcakkıran
Titrek, yavaş yavaş ve tek tek
Gözlerin dinmek bilmeyen sergüzeşti
Körpelerin hasretliğine tutkal.
Çeşmeler donsa, sulak alanlar buz tutsa
Siz hiç annenizi karakoldan aldınız mı?
Hele bir de mağdursa eğer
Gözyaşınızı sütü için döktünüz mü?
Hele bir de mağlupsa eğer
Yalvardınız mı çaresizlikle polise
Annemi bana verin diye…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!