Yeryüzünde sana ‘aptal’ karga derler,
Oysa sen gökyüzünde uçarsın.
Senin vebalini alanlar ne bilirler?
Kelimeler diyorum kelimeler
Bende aşk, sende hürriyet
Yaşam ve ölüm arasında nokta,
Anlık hissiyatımı zapt etmek,
Ve yaşayan şehidlere selam göndermek.
Kaleler kuşatıyorum kelimelerle,
Zemheride çuha çiçeği
Beklemez kuytuda baharı
Köşe... Bucak...
Sarı, kırmızı, beyaz, mavi,
Alacalı ve biraz da kır rengi
Süs lahanası dizili sıra sıra
Yaz sonu, şıpır şıpır yağıyor...
Mütemadi göçün misafiri
Ağlamaklı arayışın yolcusu
Manzarada uçan allı turna için
Yaprak ve dallardan yuva kuruluk.
Tir tir titreyen turnada,
Mukaddes şehir Kudüs,
Diriliş cehdin olsun.
Yakılan son ağıt, biraz önce bitti.
Gün görmeye değer,
Bugün çocukların olsun.
Bugün bir limon kabuğu düştü denize
Sarısı Anadolu’yu aydınlattı
Kabuğu denizi...
Vur teline dünyanın,
Tekne kütük inlesin.
Dokunma gam teline sakın!
Kaybolup gidersin.
Ses müthiş, ses hızlı,
Ahestesin ne çare!
On yıl oldu; Hüzne bıraktın gittin
Yokluğunla memlekete bir gül diktin
Gülün rengini canınla verdin
Koca Başkan Muhsin Yazıcıoğlu!
Karlı günler seni hatırlatır;
Göksu Nehrinin kıyısındayım;
Yörük yaylaları ardımda kalır.
Akdeniz’i ayaklarımın ucuna alır,
Kaynağında yıkanır, paklanırım.
Toros dağlarının eteklerindeyim;
Behey devinimin gökyüzlü fırtınası
Çırağım, mızrak ile gürz dilimde
Beyaz örtüde bir küheylan koşuyor
Onu doğuran kısrak az ileride
Serinde havanlar dövüyor merhemi
O zaman yağız atlılar kuşak bağlasın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!