Gelenektir yaşar gönüllerde
Şiirler şarkı, türkü olur dillerde
Ergenekon’dan çıkışın resmi,
Sen ne güzel bayramsın Nevruz.
Ateşte demiri kızdırır, eritir
Kırık dökük hayatım, hırpalanmış bedenim
Gül yüzlü sevdaların eseridir,
Doymak bilmez işte bu tenim...
Bir gün Libya’da, bir gün Karabağ’da gezerim
Yanarım kırmızı ile beyazın aşkına.
Geçmişi düşünemem, bu günü yaşarım
Hamlığı üzerinde hayat nedir ki talas?
Doğru yaşayıp düzgün ölebilmek kadar!
İyileşmek de olgunlaşmakla eş değer,
Çocuk büyütüp torun görebilmek kadar!
Çocuktum
Dağları kırmızıya boyadım
Yolları ise hep bembeyaza
Akarsuyu Türk mavisine
Çöpten Ali’yi ve ağacı bağımsız
Dersi geçtim
Sayebanda bekliyorum seni,
Dağ taş, deniz ve hava pirüpak.
Ata ağaçlarıyla dolmuş her yer,
Ruhurevana kurulmuş şanlı otak.
Bir tahammülsüzlük var aczime
İnsanoğlu ansızın yabancılaşır
Oysaki heyecanım bir çocuk gibi
Kelimelerinse ezelden beri eski
Ararken imanla çevrili bir yapı,
İnşasına akça pakça bir say taşı gerek.
Şehit vasiyet etmiş;
Ana kuzusu için okul yapılsın diye!
Bu iman, bu haysiyet, bu onur,
Bize yaratandan hediye!
Sevdiğim,
Sütüm, yoğurdum
Kar beyazı tereyağım
Serdarıyım ben bu dağın
Altaylardan Tuna’ya
Atlarımı sürerim
Yiğitler er meydanında sel olur, akar gider;
Savaşır toprağı yurt eder.
Gün görünce millet, sevgiyi nakşeder.
Can eder, canan eder, Vatan eder.
Soru sormak istedim
Düzel dediler
Düzeldim geldim
Soruyu düzelt dediler
Çarkın kırılsın dünya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!