Sen, ey ömrüm! sen..
Ben niyetine, günde üç öğün düzülen.
Seni ben becerebilirdim, beni de sen.
Böyle arsız, böyle umarsız,
Böyle aymaz, böyle açmaz,
Kopardım bütün ipleri
Attım bütün köprüleri
Yaktım onca gemileri
Batırdım birer birer
Baltıklara gömüldüler
Gidiyorum..gidiyorum...
Kaldırsam kaşlarımı mısralardan yukarıya
Bir yanda özlemim, bir yanda hayal-i hülya.
Dön babam dön başımın üstünde
Döner bu sefil dünya...
Sizler ki umarsız ve uzakta
Arşınlarca yukarıda
Burası Çukurova olmalı...
Şaşırdım pusulamı
Buralara kar yağmayalı
Unuttum adını
Unutmusum adını
vakit geçmiyor
ne mutlu bu gece.
ümitliyim;
yelkovandan,
akrepden,
duracaklar birazdan,
Argacın Ardında Karaca Köyü
Güzel nerden aldın bu güzel huyu
Mılla Haydar, Baboğlar, Dapgızlardan mı? ..
Çolağaller, Omoğlar, Satığıllardan mı?
Çüt derede çütcüler sürerler çüt’ü
Ne zaman bir tutam menekşe görsem,
sen geçiyorsun birden penceremden...
Giyinip kuşanmış; ütüsüz,
saçları kolalı gençliğim
ve bir de utangaç ergenliğim peşinden.
Önde sen ardından anılarım
Kan sızılar damlar yüreğime,
Karanlık, yalnız gecelerde.
Hele sen bir yerde,
Gökçe gülüm bir yerdeyse.
Ilık Akdeniz gecesinde...
Unutulmuş, yakamozlar gibi...
Sonu görülmezlikler
Çökmüştü ufuklara.
İçi boş yirmi yedi'mden
Yirmi sekiz'ime bir kala;
Sirkeciden, Büyükada dan,
Demir aldığımızda;
El-ayak çekilmiş sokakta
Zemheri ocak ortasında
Bir ben varım yüreği yaslı
Bir de bulutlar ki, müjganı yaşlı
Sevdam sana tutkun,
Gülleri bana suskun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!