İbrahim Balcı Şiirleri - Şair İbrahim Balcı

İbrahim Balcı

Buraya kadar mıydı hepsi
Sesimi duymamak için mi
Kapalı telefonun,ya gönül kapın
Verdiğin onca söz
Tutulmamak için mi verilmişti

Devamını Oku
İbrahim Balcı

Farkında değil misin
Işıltısı gözlerinin
Vurmakta açığa açlığını
Gel git’in dalgaları
Boğazdaki yakamoz
İnilti ve fısıltılarıyla

Devamını Oku
İbrahim Balcı

Kaynaşması kaotik bir yapının
Fraktal bir yapını tekrarlaması kendini
Bütün düzlemlerde,bütün boyutlarda
Tutkunun özlemle barışması
Cisimleşmesi hülyamın yanıbaşımda
Duru beyaz tenin

Devamını Oku
İbrahim Balcı

Ko,gitsin bre gönül ko gitsin
Hangi deli sevdalara atmadın ki demir
Zaman geldi
Zaman geçti
Zaman bitti
Yaşadığım bu sevda

Devamını Oku
İbrahim Balcı

Katkılarınız için çok teşekkür ederim.değindiğiniz noktaların her biri en az kapsamlı birer makale konusu olabilir ancak,korkarım bunu göze alamayacağım.Yapacağım kısa açıklamaların yeterli olacağını düşünüyorum. 1-Olguları,olayları anında,taze taze analiz ederek kategorize etmek mümkün değildir.Hatta,olguları süreç devam ederken de analiz etmeye çalışmak çoğunlukla geçersiz sonuçlara ulaştırır,bizleri.Süreç sona erdikten sonra,salt sonuçlara bakarak çok daha sağlıklı analizler yapmak daha mümkündür.Bu açıdan bakıldığında,Rus ve Çin devrimleri süreç içerisinde, i-Köylülüğü fiziken ve ideolojik olarak tasfiye etmişlerdir. ii-Sanayi devrimini gerçekleştirmişlerdir. iii-Uluslaşma sürecini gerçekleştirmişlerdir. Rus ve Çin devrimlerinin Bolşevik veya Sosyalistlerin önderliğinde gerçekleşmesi yukarıdaki saptamaları değiştirebilir mi? 2-İngiltere'nin 'ulus devlet' olduğunun tartışmalı olduğunu belirtmiş ve konuyu daha fazla açma gereğini duymamıştım.Sanırım sorun,UK ile ENGLAND arasındaki farklılığa hiç değinmemekten kaynaklanıyor.ENGLAND'ın ulus devlet olduğu tartışılmazdır,fakat UK'ı ulus devlet olarak nitelemek yerine,ulus devletler federasyonu olarak görmek sanırım daha yerinde bir niteleme olacaktır. 3-Ultra ulus/Üst ulus kavramının daha önce kullanıldığı konusunda bir bilgi sahibi değilim.(Eğer bilseydim,salt orjinal olmak uğruna başka bir kavram kullanırdım,emin olun!) Bu kavram Almanlar,Fransızlar,İngilizler vs.tarafından kullanılmış olabilir. Herhangi bir kavramın şu ya da bu ulustan düşünürler,entelektüeller tarafından kullanılmış olması,o kavram çevresinde şekillenen düşünceler silsilesinin,kavramı kullanan kişilerin vatandaşı oldukları devletin resmi tutumu olduğunu göstermez. AB'nin kömür ve çelik birliğinden günümüze evrilmesine eşlik eden,onun hukuki altyapısını oluşturan uluslararası anlaşmalara,oluşan oluşturulan kurumlara bir göz atın lütfen.Ve son günlerdeki AB anayasası tartışmalarına kulak verin.Eğer yeterince tatmin olmamış halde bulursanız kendinizi, 1600'lü yıllarda İngiltere'den başlayıp sanayi devrimi ve ulusların,ulus devletlerin ortaya çıkmasını sağlayan sürece bir göz atın. O süreç ile AB'nin evrilmesi sürecindeki gelişmeler aynı doğrultuda mıdır,değil midir,karar verin.Gerçek şu ki,dostlar,AB hızla bir federasyona doğru yol almaktadır.Bu olgunun ekonomik ve sosyal alt yapısı hazırdır,hukuki altyapısı ise giderek olgunlaşmaktadır. Salt 'serbest dolaşım'ın bile,nelere yol açacağını bir düşünün lütfen.Bu olgu nihai olarak,ortak bir Avrupa kültürü oluşmasına yol açmayacak mıdır? Nihai olarak derken,belirsiz bir gelecekten bahsettiğimi dikkata alın lütfen. Kısaca toplum mühendisliği kavramına da değinmeliyim,sanırım.Bu kavramı bendeniz mi,yanlış kullanıyorum,yoksa derdimi anlatmakta acze mi,düştüm,bilmiyorum. Bence,bu kavram ancak totaliter ideolojilere ilişkin kullanılmalıdır.Totaliter ideolojiler nasıl bir toplum amaçladıklarını betimlerler,yol haritası çizerler,kurumlarını oluştururlar ve tüm toplumu terörize ederek,şiddeti bir araç olarak kullanıp ideal toplumu inşa etmeye girişirler.20.yy. yeterince örnek üretmiştir sanırım.Demokratik toplumlarda,hatta otoriter yönetimlerin hüküm sürdüğü toplumlarda bile,yukarıda andığımız şekilde bir toplum mühendisliğinden söz edilemez.Demokratik toplumlarda da geleceğin toplumuna,kurumlarına ilişkin öngörülerde bulunulur,kuşkusuz. Ancak,öngörülen toplum ve kurumlar,ulaşılması gereken bir amaç değildir. Hem zaten,gelişim ve değişimler,öngörüler de durmaksızın değiştirmektedir.Demokratik toplumlarda pragmatizm hüküm sürer.Teknolojideki,ekonomideki tüm toplumsal boyuttaki değişimler,gelişimler absorde edilir,yeni kurumlar oluşur,işlevsiz kurumlar tasfiye olur,kendiliğinden.Totaliter yönetimlerin aksine,demokratik toplumlarda vazedilmiş bir amaç yoktur. AB'nin uluslararası çatışmaların yerine uluslararası işbirliği ve işbölümünü öne çıkardığını ve 50 yıllık geçmişine bakıldığında,bu işlevini yerine getirdiğini,söylemişim. Neye bakarak demişim bunları.AB sınırları içinde yer alan ülkelerin,tarihlerinin hiçbir döneminde bu denli uzun bir barış dönemi yaşamadıkları ve refah düzeyinin hiç bir zaman bu denli yüksek olmadığı,refahın hiç bu denli yayılmadığından yola çıkarak söylemişim,bunları.Bu denli yalın bir gerçekliği anlayamadığını söyleyenleri anlamadığımı söylememe izin verin. 4-Türkiye'nin 80 yıllık geçmişine yönelik olarak insafsız eleştirilerim,hangileri acaba,merak ettim doğrusu.kendilerini 'Kemalist' olarak tanımlayan kişilerin gerçeklikten ne denli kopuk olduklarını betimleyen sözcüklerim mi size bunları yazdıran.Ya da şu altı oktan bazılarının kahverengi gömleklilerin ideolojisinden izler taşıdığını yazmam mı? Hangisi? Bir Manas,bir Ramayana,bir Faust nasıl dünya yazılı kültürünün bir parçasıysa; bir Kavgam da bir Kara Kitap da aynı mirasa ait ögelerdendir.Hangi siyasi,edebi,bilimsel ekol,hangi yapıt dünya kültür(en geniş anlamıyla) birikiminden bağımsız olarak var olabilmiştir ki.Bu mümkün mü? Lütfen konu ile ilgili pasajı,eleştirdiğim ideolojilerin iç çelişkilerine değinen,ironi yönü olan bir metin olarak okumayı deneyin. 5-Affınza sığınarak yöntem konusuna da değineyim.Sosyal bilimleri Pozitif bilimlerden ayıran önemli bir fark,sosyal bilimlerin,konu olarak aldıkları olguların olayların 'tek' olmaları,bir kez yaşanmalarıdır.Sosyal bilimci,yaşanmışlıkları labarotuvar koşullarında tekrar edemez.değişkenleri değiştirerek tekrar tekrar bakamaz olaylara.Oysa ki,neredeyse sonsuz sayıda değişken vardır.Sosyal bilimci,olgulara bilimsel açıklamalar getirebilmek için,soyutlamalara girişir,bazı etkenlari 'yok' farzeder.Bazı etkenleri kategorize eder,sınıflandırır.Neye göre yapar sınıflandırmasını.Benzer özelliklerine göre tabii ki.Böylece benzerlerinin en tipik özelliklerini üzerinde taşıyan 'etken' unsurların oluşturduğu bir sınıflandırma oluşur.Sosyal bilimci ancak böyle anlamaya ve anlatmaya çalışır dünyayı,bu yöntemin doğru veya yanlışlığı bir tarafa bir başka seçenek de yoktur,doğrusu,eğer olgu ve olayları 'açıklanamaz' olarak nitelemeye,yoksa niyetiniz.Lütfen AB karşıtlarını kategorize ettiğim pasajı bu doğrultuda okumaya gayret ediniz. Son olarak,önceki yazılarıma gerek açtığım topicde ve gerekse başka topiclerde müdahil olan arkadaşlara seslenmek istiyorum.Yazılarımda başarabildiğim ölçüde açık,yalın,objektif ve bilimsel olmaya çalışırım, ne denli başarılı olduğum tartışılabilir.) inançlarımla değil,bilimsel verilerle var olmaya çalışır,kendi değerlerimi yansıtmamaya özen gösteririm.Gerek yoktur,meraklı turşucu/jurnalci/kışkırtıcı tavırlarla yaklaşıp beni daha açık sözlü olmaya zorlamaya. Zaten açık sözlü birisiyim.Açıkça soru ve yanıtlayayım istediklerinizi.Bendenizin düşündüklerini yazılarına dökemeyen,dökmekten çekinen birisi olduğunu mu düşünüyorsunuz? Kendinizi,tutumunuzu bir gözden geçirmenizi,öneririm size.O kışkırtıcı tavrınızla arz-ı endam edip de,konuya ilişkin kendi düşüncelerinizi sır gibi saklamanın nedir anlamı? Nedir sizi korkutan, olmayan düşünce dünyanızın ne denli sığ olduğunu farkına varılacağı mı? Bir başka arkadaş da değişik topiclerde AB yanlılarının tavrını açıklarken bol bol mütareke basını diyor,mütareke basınının kuyruğuna takılan 3-5 milyarlık KY'dan bahsediyor. gerçekten bu denli sığ mı sizin dünyanız? saygılar sunarım hoşçakalın

Devamını Oku
İbrahim Balcı

Yağmalanmış bir obadan ardakalan
Son yurt,isten kararmış direkleri
Ve cesetleriyle salkımsaçak
Yitirilmiş açlıkların neşesiyle dopdolu
Kuzgun sesleri bedenimi paylaşan

Devamını Oku
İbrahim Balcı

YAZI/SÖZ ÜZERİNE –KISA- BİRKAÇ SÖZ

Dilden düşen her söz,kalemden,klavyeden çıkan her kelime,cümle,yazı,metin..çıktığı anda kaynağından; özgürleşir,anonimleşir.O,artık söylevcinin,yazarın malı olmaktan çıkmıştır.

Salt söyleyenin,yazanın malı olmaktan çıkmakla kalmaz,aynı zamanda-sadece biçim değil fakat-anlam da değiştirir.Kaç çift göz okursa yazıyı,kaç çift kulak işitirse onu,yazı ve söz o kadar-ne bir eksiği,ne bir fazlasıyla-boyutlanır,yeni anlamlar kazanır

Devamını Oku
İbrahim Balcı

Daha dün değil miydi

Haykırdığın
Dünyanın tüm döllerini istiyorum içimde deyip
Yoksa bugün mü

Devamını Oku
İbrahim Balcı


Bak nasıl seyirtmekte peşinden
Çürüyen zaman
Benzetmek için kendine
Senin bedenini de

Devamını Oku