Aynı hataların tekrarına düşerken
Pişmanlığımı söylemeye varmıyor dilim
Eski günlerin güzelliğini düşünürken
Bugünü kendi elimle hiç ettim
Gayrı baharlar gelmez oldu
Kanı bozuk bir fahişeydi dünya
Ve ona her seferinde aldandı âdemoğlu
Kanı şerbet bilip içti koynunda metresi ile
Melek yüzlü kadınlar öldürüldü hiç uğruna
Çiçekler yetişmez oldu mezarına kadınların
Suyun kaynama derecesine eşdeğer,
Yürüyen insan ilişkilerini baltalayan,
Kin, nefret söylemleri olmayasıcalar…
Atılmış zehirli bir okun havada kat ettiği yol.
Hedefine ulaştıktan sonra da aynı hızda kalır mı?
Ne vakit bir düğün görsem
Elime kına yakardım
Oyup dağlardaki taşlardan kınayı
Bir göz açıp kapamama bakardı balayı
Mutluluk duyardım yola koyulanları görünce
Gecede içime düşen şiirlerden aşka düştüm.
Düşlerim kanadı ben ağladım.
Çıkmaz sokak olarak gördüğüm.
Bir kelebeğin kozasından çıkışıymış geç anladım.
Ne çok şey varmış doğru bildim saydığım.
Koca yalanmış sığındığım limanlar.
Masumiyet çiçekleri çocuklardan,
Çekin o kirli ellerinizi.
Gına geldi yaptığınız sapıklıklardan.
Kaç yalanı daha taşıyacak kalbin.
Kaç kurşun sıyırıp geçecek yüreğini.
Arzular denizinde boğulan bedenin.
Ruhlar âlemine de ölü doğuyor.
Kitapsız bir nebi gibi dolaşır saçlarında rüzgar.
Eteklerini uçuşturur nefesiyle.
İçimdeki acıya inat.
Yüzümde takındığım gül bahçesi hali.
Hali lisanıdır ömrümün.
Geçip giden yılların bilançosu
gelip geleceğe yelken açacakken
buluyor beni ne yapacağımı bilmiyorum
vedaların dilinden pek anlamam
gözlerim nemlenir dilim susar
dalarım uzağa uzun uzun
Memleket kokusu geldimiydi gitmek bilmiyor.
Avuntular boşa, boşa dertsiz görünmek.
Bir gemi uzak kıyılara doğru yola çıkar.
Bir iskele kepenk indirir.
Martılar aylak aylak dolaşır işsizlikten.
Güneş doğar batar istemsizce.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!