Suyun kaynama derecesine eşdeğer,
Yürüyen insan ilişkilerini baltalayan,
Kin, nefret söylemleri olmayasıcalar…
Atılmış zehirli bir okun havada kat ettiği yol.
Hedefine ulaştıktan sonra da aynı hızda kalır mı?
Ne vakit bir düğün görsem
Elime kına yakardım
Oyup dağlardaki taşlardan kınayı
Bir göz açıp kapamama bakardı balayı
Mutluluk duyardım yola koyulanları görünce
Gecede içime düşen şiirlerden aşka düştüm.
Düşlerim kanadı ben ağladım.
Çıkmaz sokak olarak gördüğüm.
Bir kelebeğin kozasından çıkışıymış geç anladım.
Ne çok şey varmış doğru bildim saydığım.
Koca yalanmış sığındığım limanlar.
Masumiyet çiçekleri çocuklardan,
Çekin o kirli ellerinizi.
Gına geldi yaptığınız sapıklıklardan.
Kırmızı kurdele kazandığım gün.
Dünyalar benim oldu sandım.
Evde ailem, dışarıda eş, dost, akrabam.
Kuşlar pencereme konuyordu her gün.
Sınıfta ilk ben sökmüştüm okumayı yazmayı.
Kaç yalanı daha taşıyacak kalbin.
Kaç kurşun sıyırıp geçecek yüreğini.
Arzular denizinde boğulan bedenin.
Ruhlar âlemine de ölü doğuyor.
Kitapsız bir nebi gibi dolaşır saçlarında rüzgar.
Eteklerini uçuşturur nefesiyle.
İçimdeki acıya inat.
Yüzümde takındığım gül bahçesi hali.
Hali lisanıdır ömrümün.
Geçip giden yılların bilançosu
gelip geleceğe yelken açacakken
buluyor beni ne yapacağımı bilmiyorum
vedaların dilinden pek anlamam
gözlerim nemlenir dilim susar
dalarım uzağa uzun uzun
Memleket kokusu geldimiydi gitmek bilmiyor.
Avuntular boşa, boşa dertsiz görünmek.
Bir gemi uzak kıyılara doğru yola çıkar.
Bir iskele kepenk indirir.
Martılar aylak aylak dolaşır işsizlikten.
Güneş doğar batar istemsizce.
Memleket denince aklıma
ot biçerlerin marifeti ile
nedense eskiye dair kokular
serin sabah rüzgarları gelir
susamış dudaklarıma kaynak suyu değer
bir ağaç gölgesinde




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!