Gök mü gürledi
Yoksa ben mi gürledim.
Neyin altında kaldığımı bilmiyorum.
Ve neyin üstündeyim.
Ta uzakları görüyorum.
İbrahim Arslan @bindrtyzelliuc · 03 Haz 2013
Gez! Toz! Arpasız! ? ?
***
İbrahim Arslan @bindrtyzelliuc · 03 Haz 2013
Artık tarafsız değilim anne, olamazdım, istesem de tarafsız kalamazdım! Kim haklı bilmiyorum anne! Şeytan diyor içme! iç demesi gerekirken
***
İbrahim Arslan @bindrtyzelliuc · 26 Şub
Sevdiğim bana geceleri yıldızları saydırırdı. Ben sayardım. Hem sağlamasını da yapardım üstelik... Hep bin eksik ya da bin fazla çıkardı!
***
İbrahim Arslan @bindrtyzelliuc · 26 Şub
Sevda çap meselesi olsaydı geometri de o çapı kimse hesaplayamazdı! ' Ali Buhar'a ya söylediğim bir söz, buhar olmasın
***
İlgi: Bu yazı 12.05.2012 ve 01.10.2012 Tarihlerini kapsamaktadır...
(Türk Futbolunun bir yılına benim bakış açımla bakmaya var mısınız...? Türk Futbolu yine başlayacak, bende yine yazacağım bıkıp usanmadan. Futbolumuza 'sevgi' gerek. Daha çok emek gerek... Ve temizlik ve illaki Temiz Lig gerek...!)
Futbol santrancı oyunu
Bunu herkes bilemez. Yani daha önce iki kez baba olan bile bunu bilemez. İçimi şimdiden bir heyecan kapladı ki sormayın gitsin. Hayırlısıyla eşimden mutlu haberi aldım ama tabi önümüzde uzun bir süreç var. İnşallah yavrum hayırlısıyla doğacak ve şu dünyaya ışıldayan gözlerle merhaba diyecek.
Bizler için bir umut, bir dal, bir neşe kaynağı olacak... Kız olmuş erkek olmuş mühim değil. Evlat bu dünya maratonunda koşmaya hoşgeldin. Ha sana üzülmemeni, acıkmamanı, ağlamamanı garanti veremem. Ama başında olduğum müddetçe beraber çok güzel geçineceğiz.... Ablanlar gibi sizi sevecek, sabahları gezintiye çıkaracak, sizinle oynayacak ve sizinle büyüyeceğim bende... Bu yaşımda olduğuma bakmayın bir çocuk gibi heyecanlıyım şu an. Ve dünya tuhaf yer. Tuhaf sevinçler, tuhaf yaşamlar yaşanıyor burda. Dünya da bir lokma ekmeğe muhtaçlar, bir lokma ekmekten önemli bir lokma sevgiye muhtaç nice canlar var. Annesi babası bile çocuğunun yanağından öpememiş nice yavrucaklar var... Çocuk esirgeme kurumun da olanlar var. Yavrucuğum baban sizi düşünüyor ama sizin dışınız da da hayatlar var. Sizlere layık bir baba olabilir miyim bilemem. Gayretim öncelikle insan gibi yaşamak, insani değerleri- vazifeleri yerine getirmek.
Daha doğmamış çocuğum. Senin özlemin de sardı beni. Bu aylar çabuk geçse de seni kucağıma alsam. Başbakanın biz tutuyoruz dediklerini ama onlar da biz babalara en azından asgari ücrete güzel bir zam yapsalar diye dilemiyorum da değil. Şimdi soracaksınız durumun? Hani benim durumum iyi, gelirimiz iyi Allah'a şükür. Lakin asgari ücretle geçinilir mi hiç? Bir aile asgari ücretle bir tane çocuk bile yapmamalı. Yani benim duyduğum bu heycanı duymayan, duyamayacak olan ne kadar çok baba vardır. Bizimkiler hep temennide kalır nedense, ama iş kendilerine gelince işleri yıldırım hızıyla yaparlar. Dua almak da beddua almak da idarecilerimiz elinde... Kendilerini sevindirdikleri gibi nice ocakları sevindirebilirler herhalde. Aldıkları parayı haketsinler paralarında da gözümüz yok. Ama dile getirdiklerim temennide kalmaz inşallah.
Yüreğin var mı Senin? (543)
Sevmek yürek işidir. Yüreğin var mı senin? Aşk tek tadımlık değildir. Bu yolda yüreğinle yürüyemiyorsan bacağınla yürüsen ne olacak…
Sevmek bedeli hayat olandır. Hayat sadece senden, senin canından ibaret değildir. Hayat ne olduğunu bilmektir. Sen biliyor musun ne olduğunu? Yürek bir kere sevgi atmaya görsün. Ne dizginlersin, ne frenlersin artık. Senin değildir artık o. Ona sen hükmedemezsin. Her şey hükümranlığına girdi Süleyman’ın. Rüzgâr, kuşlar, cinler. Sadece yüreği dinlemedi Süleyman’ı. Her şeyi fetih edebilirdi emsali görülmemiş bu ordusuyla. Ama yürek fethetmek, yürek seferine çıkmak sonucunu bilemeyeceğin bir savaş. Ya mağlup olursun ya galip. Yürek seferinde mağlup olurdu bir gün mağlup olacaksa Süleyman
Bazı gözler de vardır, dünyadan çok şey görür. Bazı omuzlar dünyanın her derdinden dert taşır omuzunda. Bazı yürekler vardır, hassastır. Onu kırmamalı, dokunmamalısınız bile. Neler yaşamadı ki Vesile Kadın. Bugün onu yazacağım size...
Dikenleri hiç sevmem. Nenem (Eycem) arı gibiydi. Ve yaşı yanımıza taşındığında 65 filandı... Meşhur lafından biri 'İçimdeki kör arı ölmedi' idi... O köydeki genç kadınlarla resmen aşık atardı. Köyde bir dağ onların yüzünden kurudu. Hergün de oduna mı gidilir... Nenem ve ben o dağ yollarını az aşındırmadık.
Nenem henüz gençken 35'inde kırkındayken, belki daha da genç dedem gözleri önünde çorap örerken vurulmuş, vurmuşlar. Yanisi dedemi hiç görmemiş hiç bilmemişim. Dahası öbür dedemi de hiç görmedim iyi mi? O da genç yaşında ölmüş...
Biz ne yapsak sinemanın 1 adım ilerisinde, iki adım gerisindeyiz. Bizim sinemamıza onlar hiç yaklaşamaz, bizde onların sinemasının tozu olamayız. Biz insani sinema çekeriz. Onlar insanlığı öldürür!!!!!!
Bu yazdıklarım üç- beş kişiye değil... Ama biliyorum üç ya da beş kişi okuyacak. Hatta hiç kimse okumayacak. Ben yazılarımı kaç kişinin okuduğunu bana gelen yorumlardan anlarım. Çok şükür ortalama ben okuyan '1'. En azından o bir kişi var okuyan...
Bugün 14 Kasım... Milliyet Blog'da Üçüncü yılıma üç ay var! Ve bu yazdıklarımı lafımı kesmeden dinleyin olur mu?
Böcekler çiçek açtı,
Aklım şaştı...
Bu nasıl düzen, düzenek...
Kahpeler çoklaştı.
Hep bir araya toplaştı.
Dansözler şimdi oyun bilmez!
Sana bir güzel söz edeyim,
Hadi iyisin ölüyorum.
Belki şimdi şu an da uyuyorsun.
Hocam size nasıl ulaşabilirim ?