Bir kış günüydü buralarda
Saklayıvermiştik güneşi İdriskoruda
Bir ağacın gövdesi ardından seslenmişti
Yarına kadar önüm arkam sağım solum sobe demişti
Aydınlığın kaynağıydı kendince oysa
Oto boyahanesinde hava sisli pusludur.
Atılır boya yapışır metale,yapışır ciğere.
Kaportacının emeği kalır,giysisi boz boz olur.
Ekmek parası böyle kazanılır, bilmez yavuklu naz naz olur..
************
Tozudukça boya maskeden bile geçer solur boyacı
Sen haramları yiyip şişerken
Biz lokmalarını sayı mı verdik
Memleketin anası ağlarken
Biz seni ülkeye dayı mı verdik
Sen şampanya içmek istediğin de
Biz sana ocakçı çayımı verdik
Hani bir fırtına sonrası,
Bulutların arasından
Güneş vurur ya yeryüzüne
Ufacık bir aralıktan.
İşte öyle bir şey seni görmek..
Kabrin üstünde bir mantar biter.
Yavaşça çıkar toprağı iter.
Kabirden yükselen bir râyihâ
Buram buram kokar, ölüm tüter....
Yeşiller susar,eğer başını
Karabiga'da gün batar
Sandallar ağıt yakar.
İki siya eder kürekçi
Dolup taşıverir ağlar.
Karabiga'da gün batar
Bir kuşun kanadında olsam,
Ufka doğru uçsam uçsam.
Güneşin kavuştuğu yerde
Balık olup suya dalsam
Dalgaların köpüğünden
Sonsuzda Yitmek
Bir tekneye binip gitmek isterdim
Düşkırıklıklarımı ardımda bırakarak
Sonsuzda yitip gitmek isterdim
Sadece geleceğe bakarak
Şöyle bir Bakıyorum
Maviyi yeniden boyuyorum
Bütün şarkılarımda yeniden
İstanbul'u, seni söylüyorum.
Şöyle bir bakıyorum
Akşam oldu
Tahta iskele yalnız
Kimsesi yok
Suyun şıpırtısından başka
Deniz öpmüştü gitmeden
Onun utanmışlığıdır sudaki kızıllık
Sayın H.Başaoğlu; Emin olun bir Biga'lı olarak sizin böyle güzel içten şiirler yazdığınızı bilmiyordum.Profesyonel fotoğrafçılğınız yanında şiir yönünüzüde gördüm,Yüreğinize ve düşüncelerinize sağlık diliyorum.Elimden geldiğince sizi takip etmeye çalışacağım.Sevgi ve saygılarımla hocam...