“Müberra” isimli on kıtalık hiciv şiirimle Anayurt Gazetesi ve Gündüz Kitapevi 2. Şiir yarışmasında takdirname ile ödüllendirildiğimi, Ali Gündüz’ün Anayurt gazetesinde kaleme aldığı “Edebiyat Dünyası” isimli haftalık köşe yazısından öğrenmiştim. Aynı yazıda “Şairler Sultanı” ödülünün ünlü şair Abdurrahim Karakoç’a verileceği yazıyordu. Çok sevinmiş ve heyecanlanmıştım. Çünkü çocukluğumdan beri şiirlerine âşina olduğum, bana bir ilham kaynağı teşkil eden, şiir sanatına olan ilgimin artmasına aracı olan, hece tarzının yaşayan büyük isimlerinden biri, “Mihriban, Beşinci Mevsim, İsyanlı Sükut, Hatırlatma, Hasan’a Mektuplar, Bayramlar Bayram Ola” gibi daha birçok eşsiz şiirin şairi olan Karakoç’la tanışma, en azından onu görme şansı bulacaktım. Müberra şiirim, alıp beni Karakoç’a götürmüştü adeta. Bu değerler kolay yetişmiyordu elbet. Yaşı 75’di. Belki kendisini dünya gözüyle bir daha görmek ya da aynı ortamda bulunmak kısmet olmayacaktı. Bu şansı değerlendirmeliydim.
1 Nisan 2007 tarihinde, Ankara Hastanesinin karşısında yer alan Mamak Kültür Merkezinde ödül töreni yapılmaktaydı. Sonraki senelerde gelenekselleşecek olan bu edebiyat ödül törenine katılım oldukça göz kamaştırıcıydı. Salon tıklım tıklım dolmuştu. Biraz gecikmiştim. Arka taraftan ön tarafa doğru ilerlemeye çalışırken orta sıralarda boş bir koltuk bulup oturdum. Tam da içimden; “Herhalde takdirname ödülleri verildi, yetişemedim!” diye geçirirken anons duyuldu. Hece şiiri tarzında dereceye girenler ve takdirname alanlar isim isim okunuyor, hep beraber sahneye çağırılıyordu. Çıktık. Takdirname alanlar arasında rahmetli şair Ramazan Kurt ağabeyim de vardı. Sahnede yan yana durduk. Bu anların fotoğrafını çekecek kimsem yoktu. Bu esnada gözüm, en önde oturanlar arasında Abdurrahim Karakoç’u arıyordu. Onu salonda bir türlü göremiyor ve gelmediği düşüncesine kapılıyordum. Kendisinin yarışmalara katılma alışkanlığının olmadığını ve ödül törenlerini falan sevmediğini daha önceden duymuştum. O nedenle bu etkinliğe de katılmadı galiba diyerek sahneden salonda oturanları süzmeye devam ettim. Koltukların en ön sırasında Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Sultan Şaire” lakabını verdiği, “Toprak Ana” olarak da anılan rahmetli Güzide Gülpınar Taranoğlu, rahmetli Dr. İsa Kayacan gibi efsaneleşmiş birçok kültür adamı, duayenler, şair ve yazarlar yan yana dizilmiş, oturmaktaydılar. Bir anda salondaki koltukların arka tarafa yakın kısmında, yani neredeyse çıkış tarafına düşen koltukların birinde esmer yüzlü, kır bıyıklı, gri saçlı ve zayıf yapılı o şairi görüverdim. Bu Abdurrahim Karakoç’tu. Tevâzu sahibi bir duruşla, yanındaki diğer şair dostlarıyla orada öylece oturuyor ve bize bakıyordu. Boynuna kravat bağlamamış, üzerinde ise gayet sıradan bir gömlek ve ceketle oldukça mütevâzi görünüyordu, halktı. Zaten öyle de olması gerekiyordu. Hayaldeki gibiydi, düşündüğüm şekildeydi. Mikrofonla konuşma sırası bana geldiğinde, şiirlerinden öteden beri etkilendiğim bu şairi canlı olarak ve alçakgönüllü bir vaziyette görmenin ruhiyatıyla şu doğaçlama konuşmayı yaptım;
“Öncelikle, benim şiir yazmaya başlamamda büyük etkisi olan, şiirleriyle büyüdüğüm, bana bir ışık, bir yol, bir ilham kaynağı olan büyük şair Abdurrahim Karakoç hocamın ellerinden öpüyor, kendisini saygıyla selamlıyorum. Ayrıca Sayın Güzide Taranoğlu hanımefendi başta olmak üzere, değerli şair ve misafirlere candan saygı ve sevgilerimi sunuyor, Ali Gündüz hocama ve Anayurt Gazetesine teşekkür ediyorum.”
Resmi hizmetliyim tam yirmi yıllık;
Kurumdan kuruma gezdirdi müdür!
Candan usandırdı yaptığı kıllık;
İnan ki ömrümden bezdirdi müdür!
Yıldım; şoför müyüm, odacı mıyım?
Sevdam bazen şiir bazen resimdir,
Varsın baharımı çalsın Ankara.
Sevdiğim, saydığım iki isimdir;
Gülistan Tekkuş ve Hüseyin Kara.
06.04.2023
Vefâyı, erdemi temsil ediyor,
O’nsuz kurulmaz ki dostluk paneli.
Sanki insanlığı tahsil ediyor,
Nasıl anlatayım Murat Tanel’i.
02.05.2021
Şu hayat yolunda kendinden emin
Adım adım, ökçe ökçe yürüdü.
Çok emek sarf etti sizlere yemin
En ön safta Müslüm Gökçe yürüdü.
Şöyle anlatırım sanırım onu;
Mizacı kalender, duruşu serttir.
Ta öteden beri tanırım onu;
Mustafa adamdır, Mustafa merttir.
Öyle depreşti ki saf duygularım,
Gönül coşkusunu özlü yaşadım.
Hayat sahasında ayar tutmadı,
Bazı yavaş, bazı hızlı yaşadım.
Dediler her yerde doğru söz söyle;
Net şiirler yazma vakti gelmeli;
Bağımsız, olağan, sade ve özgür,
Sesi gür, hür,
Saygılı.
Anaç unsurlarla bezeli doğaç
Elbet duygulu.
Nispet zamanı;
Kuşların ağaç budaklarına,
Sıra işi asfalt kenarlarına kaplumbağaların..
Bulutlar ilerliyor;
İvedilenerek yaşam eylemine inat.
Kıskandırıyor hazırlanmakta olan yağmuru
14 Mart 2014’de elim bir trafik kazası sonucu genç yaşta vefat eden kıymetli dostum Oktay Terzi anısına…
Yıl iki bin on dört, martın on dördü;
Terk edip dünyayı, gittin be Oktay!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!