Hayrullah Kocasakal Şiirleri - Şair Hayr ...

Hayrullah Kocasakal

Baharın kokusu uzaklardan duyulmaya başladı. Güneş yüzünü gösterir oldu, biraz erkende olsa iliklerde ki sıcaklık pek bir özlemişim be dedirtti en sonunda. Leylekler kapıda ha bu gün ha yarın konar elbet minare tepesi konaklarına. Lak lak der başımıza kakarlar unuttuğumuz boş ama hoş lakırtılarını. Sizi gidi ne yaptınız bakalım biz yokken dercesine, dimağımıza işler şekli ebedileri. Biliyorum birkaç güne kalmaz evde bir telaş “gördüm leyleği uçarken gördüm.” Dinleyen: “ama ben niye göremedim.” Söyleyen “tabi göremezsin gezeceğim bu yaz sen evinde kös kös oturacaksın.” Dinleyen “Ama anne ne diyor bak”, anneden cevap “sen bakma ona, dersine bak o gezsin şu sınavlar gelsin görürüm onu nasıl gezilirmiş.” Felaket tellalcısı anne koyar son noktayı kavgaya. Leylek bütün yükünü sırtlar çalışmamışlığın. Sorun leylektedir aslında uçmasında. Ah leylek sen yok musun sen..

Güzel olacak ya, güzel olacak her şey. Mutluyuz ya her bahar mutluyduk ya yine aynı bağımlılıkla ve bağlılıkla mutlu olmayı becereceğiz. Güzel olacak her şey.

Geçenlerde iştahla kopartılıp durulan, bitmek tükenmek bilmeyen takvim yapraklarının bir tanesinde okudum. Suya düşmüş cemre. Sular da ısınacakmış. Daha öncesinde toprağa, havaya düştü ben geçmişim talaşımdan. Zaten o kadar önemsemiyorum şu sıralar. Senelerimi yedi o cemre denen şey. Kimse ne olduğunu bilmiyor, suya düştü deniliyor. Nasıl bir şeydir? Her düşüşünde ararım ot mudur, böcek midir, ne hal bir şeydir. Havaya suya hükmeder neresindedir hikmeti göremedim bunca yıl. Ama dendiği gibi yazıldığı gibi oldu her seferinde, demek mühim bir şeydir bu cemre diyorum ama önemsemiyorum işte. görsem de görmesem de sıcak ya havalar, ne önemi var cemrenin tabiatında gizlediklerinin.

Devamını Oku
Hayrullah Kocasakal

Bir hikâye başlıyor ansızın.
Abuk bir çocukluk hikâyesi, masaldan bozma.
Sahne diyor yönetmen...
Sahnede yalnız ben,
Tek kişilik bir gösterinin kahraman yaratıcısı rolü üstlenilen.
Sahne diyor yönetmen... Susuyorum,

Devamını Oku
Hayrullah Kocasakal

Bedenime düşen yorgunluğu unutmak istercesine uzandım yatağa.
Rüzgârlıydı hava. İlahi bir ninni sarmaladı bedenimi. Hiçbir şey hissetmeden, hatırlamadan uyumak istedim. Alın terimden son bir yudum alıp, zor olmadı hülyalara dalmam.

Bırakmadın beni, gitmedin bedenimden. En hissizliğe terk ettiğimde kendimi çıkageldin geceme.
Saatler sürdü gülümsemen. Konuşmuyordun.
Belki bana öyle geldi.

Devamını Oku
Hayrullah Kocasakal

...........................?

Ne söylemem gerekiyorsa o!
Okuyabiliyorsan içimden geçenleri sen osun artık.

O kim ki...

Devamını Oku
Hayrullah Kocasakal

Sesleniyordu..
...''Hatun aç kapıyı içeri gireceğim. Aç lütfen,
... Yetmedi mi hasretliğin? Seni çok özledim, üşüyorum yeter artık''...

Yaşlıydı; belki ömrünün son günlerini yaşıyordu. Ayakta duymaya mecalsiz, haykırışları can yakıcıydı.
Acımıştım; kızmıştım ayrıca hayat arkadaşına, yükü çok ağırdı yaşlı amcanın. Seviyordu besbelli, seneleri beraber devirmişlerdi. Nedensiz ayrılıklar o devrilen senelere haksızlık değil miydi? Kim bilir kaç gün, kaç ay, kaç yıl aynı sofrada, aynı yastıkta.

Devamını Oku
Hayrullah Kocasakal

Yanağından sakince akan ve sonunda ıslak zeminde parçalara ayrılan yağmur tanesinin biriktirdiği tuzu hissetti kaldırım taşlarım.

Tadımsadığım her zerren biraz daha yakınlaştırdı ve uzattı yolunu.
Hiç bitmeyecek bir yolculuktasın
Şehvetle çarpıyor yüzüne her zerrem.

Devamını Oku
Hayrullah Kocasakal

Ben yokum sandım bu ara,
Yok kaldığımı düşündüğüm anda...
Aslına hiç bişey olmadı,
Yokum hala;

Yaşamak inadına güzel diyemiyor dilim.

Devamını Oku
Hayrullah Kocasakal

Olmayan halindeyim şiirin.
Kalemimde kurumaya yüz tutmuş mürekkebin,
Son çırpınışı kadar sessiz kelimelerim...

Ama yinede maviye çalar sözlerim.
Yinede,

Devamını Oku
Hayrullah Kocasakal

Korkuyorum gözlerinde kayıp çiğ tanesinde boğulmaktan
Ağlama nolur yokluğuna razıyım.
Ağlama acırsan kanarım ben
Giderim sımsıkı sarılıp yokluğuna
Ama ağlama nolur bin parçaya bölünür yüreğim.
kanar gözlerim

Devamını Oku
Hayrullah Kocasakal

Yorgun bir geceydi. Yoğun bir iş günü ertesi, yemek sonrası soluklanma amaçlı arkadaş gezmesi ardı, vakit geceye ulaşma arifesi idi. Yorgundu, onca işin gücün ardında bedene inen darbelerin dışında kalbi de rahat bırakmıyordu. Kalbide izin vermiyordu soluk almasına. Çok yoğun bir tempoydu hayatın ona sunduğu.

Geceydi, karanlık bir yağmur eşlik ediyordu adımlarına. Bir an önce eve varma telaşında idi. bir an önce kavuşmak istiyordu yatağına. Sırılsıklam olmuştu, üşüyordu. Göz gözü görmez karanlık, ıslaklık onun yanında yanından geçen arabaların sıçrattığı sular. Yetmişti, ama yol bitmemişti. Çokça yolu vardı daha.

Bir o değildi yağmurda ıslanan. Biraz sonra karşılaşacağı eski sevdiği. Daha düne kadar unutmaya çabaladığı, yaşadığı hayatta en fazla istediği en fazla sevdiği, belki o yüzden yollarının hiçbir zaman birleşmediği. Yorgunluğunun sebebi, az ileride aynı yağmurun altında ıslanıyordu. Tesadüf hayat en kötü anlarda birleştiriyordu yollarını. Aynı yağmur altında ıslandıklarına şükretsin mi yoksa unuttuğu onca şeyin tekrar yaşandığına üzülsün mü bilinmez ama yolun karşısında hemen az ötesinde kadın ağlıyordu. Görmezden gelemedi. Eve varma telaşı bir anda bitmiş durgunlaşmış. Aylar önce verdiği sözü çiğneyeceğini bildiği halde kadına yönelmişti.
Ağlıyordu kadın. Gözyaşlarını saklamaya yağmur bile yetmemişti. Soğuktu bedeni, sırılsıklam olmuştu. Gecenin bir vakti beklediği otobüs gelmeyecekti, gelmemişti, çaresizdi.

Devamını Oku