Sevgili! Ben sensiz.
Sokak başında kedi yavrusu üşüyor.
Aşk üşüyor; bahar soğudu, yazım bitti.
Orada sen, sensiz ben üşüyor.
Korkak kedi aciz, ıslak,
Dün evimi toparlarken karşılaştım. Kırık bir oyuncak, tahminim çocukluğumdan kalma sıkıldığım ya da sakındığım, sonra yere çarpıp kırdığım oyuncaklarımdan bir tanesi… Köşede kitaplığımın ardında senelerdir saklanıp duruyormuş… Belki de ben koydum onu oraya kim bilir.
Ben böyleyim yapamıyorum, eskiye ait hiçbir şeyimi atamıyorum. Ya bir oyuncak, ya bir kazak, ya bilyelerim, geçmeyen paralarım, kitap arasında kalmış yazılarım, ders notlarım, hatta ta ilkokuldan kalma kitaplarım. Hala saklıyorum. Yâda gün geliyor karşıma çıkıveriyorlar.
Korkuyorum; sanki o zamanlarda yaşadığım herhangi bir anım yok olacakmış, geçmişimi yok edecekmişim korkusundayım… Paylaşamıyorum geçmişime ait hiçbir şeyimi, umutlarım, sevinçlerim, üzüntülerim yaşadığım her şeyin kaybolmasından korkuyorum. Benim saydığım şeyleri paylaşamıyorum elimde değil. Kıskanıyorum benim olanı. Benim olanı benden fazla kim sevebilir ki, kim daha iyi kollar, kim sakınır kıskanıyorum veremiyorum başkalarına.
Haykırasım var bu gece
En yüksek dağın en yüksek zirvesinde
Karanlığın diplerinde
Sessizliğin taa içinde
İliklerimi donduran yokluğuna inat
Galiba alışmak lazım diye başladım yazmaya, yaşamak lazım.
Yaşamak lazımdı, görmek hissetmek, acıya dokunabilmek.
Çobanın aşkı vardı dilimde, kulağımda; hani ta başlarda...
Kırk günde yarine ulaşan ama ulaştığında çoktan erenlere karışan.
Kız kulesinin ücra bi köşesi...
Küçücük...
Sessiiiz...
Gidişimde rehin bıraktığım kalbimi okşar ağlar geceleri...
Bir nida damarlarımda...
Denizini özledim...
Dil konuşmaz, gözler suskun, kulak sessiz, ten hissiz, bitap.vurgun, yorgun yokluğun.
Aslın özü yaşamaktır diğer adın.
**************
Dilim pas tutmuş demir güzelliğini anlatmaya.
Bi bahar esintisi, hanımeli kokusu, sımsıcak kuş cıvıltısı...
Bunca yıllık ömrümde fark edebildiğim tek şey
Hayatın bir karnaval yeri olduğu ve benim bu karnavalda ki insanların arasına karışamayacak kadar korkak olduğum.
Uzaktan izlemekle yetindiğim ömrümde ona hasret, bir o kadar korkak
Ve bir o kadarda yalnız yetinmişliğim elimde.
Hani bir kartal var ve bu kartalın yükseklik korkusu. Bunu bilişi ve kartal olduğunu da bilmesi kadar acı bir şey.
O göğe hasret biz ise insanlara,
Beynin en mahremine bulaşmış, serzenişlerin boşluğunda bir patika yolda kaybolmuş, ölümden öte bir çığlık.
Çiği tanelerinin hüznünde, balçıklı yola bata çıka karanlığı adımlayışlar,
Yürekten gelen, ta derinlerden soluksuz ıslık sesleri,
Geceyi boğan ıslıklı gülümsemeler… Kısa özeti yaşanılanın… Bir türkü…
Bir türkü çığırdaşıyor, derinlerde, bir türkü, mahremi mekân eylemiş, avutuşların gölgesinde ıslık ıslık doğuyor gönlüme. Acı bir uzun hava ıslığımla birleştiğince.
Bir gün bende başaracağım,
Beyaz kalemle MAVİ yazmayı.
Beyaz kokacak deniz..
Sedasız... ıpıssız,
Ölüler ölümün ne kadarını ölümseyebilirler
Ne kadar öldürürler peki ölüm denileni
Hissiyat perdesinde karanlık ne kadar yansır.
İnsan denilenin en büyük eksiği
Karanlık denileni göremeyişi olsa gerek.
Zifiri bir aydınlıkta kör ebe oynayanlardır.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!