Hayriye Aygül Şiirleri - Şair Hayriye Aygül

Hayriye Aygül

Hak hukuk adaleti rafa kaldırdılar
Üstüne sömürü çulunu giydirdiler.
Yandaş yalakayla bir cephe kurdular
Saray düzenine adaleti uydurdular.
Bıçak kemiğe dayandı neredesin adalet?

Devamını Oku
Hayriye Aygül



Belli ki bu ülkede ters giden işler var
Beynini çalıştırmayıp hazıra konan var
İnsalığını pazarlayıp uykuya yatan var
Mantığı bırakıp hayvani duyguları olan var

Devamını Oku
Hayriye Aygül

Adam Olmak Varken
Adam olmak varken yaşadığımız 21.asırda
Koparma kurumasın çiçek elinde kalsın dalında
Kokusu sinerken ciğerine bırak evladı anasına
Ağlamasın anneler bedduası ziyandır bizlere...
*

Devamını Oku
Hayriye Aygül



dolap beygiri dönüyor kırıktır kıçı,
dönderiyor yorgun yorgun çarkı
kara kapatmış bizim aydınlığımızı
türkü söyler ölüm kokan yalnızlık

Devamını Oku
Hayriye Aygül



Bir kadın gördüm adı Kostantinopolis'ti
Oturmuş İstanbul Boğazına nazlı nazlı
Dayamış sırtını Karadeniz'e şuh bakışlı
Sağ ayağı Avrupa sol ayağı Anadolu

Devamını Oku
Hayriye Aygül


Bir güzel gördüm adı İstanbul'du
Yayılmış Boğaz'a nazlıca süzülüyordu
Dayamış sırtı şuh bakışıyla Karadeniz'e
Sağ ayağı Avrupa ,sol ayağı Asya Kıtası...

Devamını Oku
Hayriye Aygül


alev alevsin

gönlümde tutuşan ,

yüreğimi kanatan

Devamını Oku
Hayriye Aygül



bir alev ki,bir o yana,bir bu yana dalgalı dalgalı
karanlık çöker aniden aydınlığa,
zanerdersin ki cehennem ortasında sırat köprüsündesin,
alev alev sarar bitmeyen çileler dört köşe umutlara...

Devamını Oku
Hayriye Aygül




Bir alev ki,bir o yana bir bu yana
dalgalı dalgalı yanarken fırtına ve boran,
karanlık çöker aniden aydınlığa

Devamını Oku
Hayriye Aygül


Benim büyük ağabeyim 1949 yılında Akçadağ Köy Enstitüsü mezunudur.Önce Manisa,sonra Tunceli Hozat,sonra Tunceli Milli Köyü,1953' te Nazımiye (o zamanki adı) Sayrik Köyü'ne öğretmen olarak geldi.Köyümüz üç mezreydi,fakir bir köydü.Arazi az,meyve ve sebze bahçesi yok denecek kadar azdı.Sadece tarla sınırlarında elma ve armut ağaçları vardı.Onuda sadece sahibi koparabilirdi.Beyaz dut halamın bahçesinde vardı,tanıyordum,fakat karadut yoktu.Köy okulumuz 1949'da imece usulü yapılmıştı.Öğretmen lojmanı vardı.

Ağabeyim gelişinin yazında babam ,amcam ve akrabalarımıza planlarını anlatırken, köylüler destek vermediler.

Ağabeyim babam ,amcam ve uzak bir akrabamız yardım ederek,köyün alt tarafında yazın kuruyarak suyu kumda kaybolan derenin en dar yerinde duvardan set yaptılar.Sonra kanallar açılmaya başlandı.Dinamitle kayalıkları patlatarak su arkı kazdılar.Bizim tarlamız ve bahçe yerimiz köyün en alt kısmında dere kenarıydı.Tarlanın alt kısmı selin getirdiği kocaman kaya parçalarıyla doluydu. Bir ayda iki dönümlük bir alan manila denilen kalın demirle kayalar temizlendi.O taşlarla dereboyu duvar ördüler.Böylece sel yolu değişti. Ağabeyim Elazığ ziraat Müdürlüğü'nden kavak,söğüt,daha nice tanımadığım meyve ağacı fideleri ve tüm bildiğimiz sebze tohumları getiirmişti,köylülere dağıtmak için.Önü kapatılan derede su birikmeye başladı.Evin en küçüğü olduğum için çok meraklı ve atiktim,her gidene takılırdım.Bu gün hala o ilk suyu akıtmaları gözümün önünden gitmiyor.Ağabeğimin omzunda kürek biz kardeşler arkasında arkta suyu takip ediyoruz,kaçak varsa kapatıyorlar.

Devamını Oku