Aç kalkmışım nice sultanlar sofrasından
Davetkar davetlere midem bulanmış
iğrenmişim...
ekmek soğanla yetinmişim
utangaç davetlere alışmış
Sessiz gecemde ölüm olsa esen
Açarım kapımı, gelsin beklerim
O dönülmez yolların başında ben
Ya ölürüm, ya ölüme eserim.
Geceyle gündüz arası bir yerde
hep üstünde gezdim torosların
ovalarına inmedim hiç
güneş kayalara çarptı
kayaların sertliği bana...
yüreğim taş gibi derdim
Cansız ay yansıması gözlerinde
Uzaklaşan güneşe bakar eylül
Sanki sevda masalı sözlerinde
Aşkın sırrı gönlüme akar eylül…
Bir puslu duman
Azrail'in nefesinden
Birşeyler çalmış...
Aman Allah'ım aman
Korkunun sessiz feryadı
Gözlerimde Kalmış...
Üşür gözlerimde siyah pencere
Camda hayaline bakar giderim
Güneş karanlık yağdırır göklere
Işığı görmeden akar giderim…
Çok uzaklardayım şimdi denizden
Yeşil düşlerde mavi gecelerim
Deniz gibi dalgalı perdelerden
Martıların çığlığını isterim...
Keskin taşlarla dosttu ayaklarım
Kirli bir cam
Boyası gitmiş bir çerçeve
Dudaklarda acı bir tebessüm
Ve eskimi eski bir resim...
Kimi ölmüş kimi hayatta
Yay çeken çelik bilekler titrermi?
Asırlık pınar birden bire bitermi?
Ya şu sevda, acaba o da yitermi?
Altın saçlara bir gümüş gölge düşünce...
Atlas örtü birden titrermi gökyüzünde?
Bilirmisin
karanlık gecelerde
Ay doğar
denizler üstünde...
İşte o an sevgi
bir nefes kadar yakındır
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!