Geldiğinde zamanın donma vakti
Gelip gitmeler, sevmeler yalanmış
Beşikten mezara bir köprü var ki
Hazanda solup, ölmeler yalanmış…
Ağır emaneti alıp koynuna
Bir hoş musiki
Saçlarında rüzgar
Bitmeyen nağmeler
Duyulmamışları söyler
Ve doyulmayacak olanları
Nihan makamında…
Baharın sonlarında
Isınınca duygu denizi
Kabarmış yüreğim
Sevmek istemişim,
Yüzmek istemişim.
Ve
Yedi kıta arzda, yetmişbin ilde
Seni haykırır hep, Seni ezanlar
Ümmetinin var olduğu her yerde
Af dilenir, yakarır duahanlar...
Rabbim derken titreyen o yaşlılar
Şahmeran gözlerinde yaşadım
İlkti kıyametim
Yerle gök arası gözlerin
Gözlerin felaketim…
Yusuf saraylar kurarken kuyuya
Say ki;
Hiç yaşamadım ben!
Sararmış yaprakların döküldüğü
Puslu bir eylül sabahı
Anam beni hiç doğurmadı..
Deme zaman gel, zamaneyiz biz
O Sultanın emriyle fermaneyiz biz
İçmek isterisen Vahdet şarabını
Gel, gel, gel... Meyhaneyiz biz...
Biz sizdik, sizden koptuk biz olduk
Her bulut bir hava saldırısıdır
Sığınaksız ordularıma nisan
Görünen ruhumun kalıntısıdır
Saldırırken duygularıma nisan…
Elleşmen bana elleşmen, kurbanım
Sevdiğim,
Yüreğimde umutların solduğu
Ruhsuz bir sonbahardı...
Sen geldin..
Kupkuruydu gönül bahçem
Çiçek görmemişti
Kaslar gerildi çelik bileklerde
Sonra başla emri verildi firavun sarayından
Bir sessiz haykırış, bir sessiz kıyamettir koptu
Sanki binlerce ok çıktı firavunun yayından...
Bir pamuk ipliğine bin el sarıldı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!