Sabırsız bir yıldız geceme uyandı. Gördüğün rüyaları anlattı yalnızlık yıldızı.
Hoyrat bir bekleyişin gelecek zaman kipinde kirpiler yürüdü bahtıma.
-Bir erkeğin bahtı ekmeği mi emeği mi kariyeri mi ya da aşkı mı bilmek ister misin.
- Bir erkeğin bahtı aşkıdır.Erkek ,ekmek, emek, kariyere modlanmıştır.
Bu duygular selinde
Erkek zor sever, zor sevdalanır. Erkek hep sevda oyunu oynar. Sahnesi güzeller olunca.Ama erkek severse bütün dünyası aşkına kodlanır.Şifresiz özlemler yaşar. Bağıldan da bağıl bağlamlara bağ olur.İçsel ağın yazının sonsuz yazı olur. Ağ bağlantıları hep online olur. Her zerresine kadar işlenir tutku.
Uçuk sanrıların dil destanında seni yaşattım. Hüznün kilerde yeni bir kışı ekler hayata. Yapayalnızlığın tüm köprülerinde sensizlik paralı, gelmenin kuyruğu o yüzden uzadı yollara.
Göç ırmaklarımın dalgaları sevişmelerin köpüklerine susmanı yazdı. Mavi buselerinde sustun, su üstüne sustum. Bütün yasak hudutların su tenlerine dokudum çırpınışı. Zamanın merhemlerine yaralarımı gösterdim.Yetmedi anlar,sensiz anılmalar.Sarılışımız sır olacak.Hayatın pınarları akarken ulaşılmazlığa, yağmurlarla ve gözyaşlarınla ıslanmayı özleyen ehli sevdayım...
İçimizdeki özlem kristalleri temizlenmedikçe, kalışlarda gevşeme yenilenmedikçe, yan yanarlımız alev olmadıkça anlamsızdır her şey su bakışlım. Bütün sancıların sebebi,hep istemeyi emzirmektir hayata.
Sensiz bir karanlığın tam ortasına düşüyor çoban yıldızı,beni sensizliğin sürünmelerine çoban ediyor.Ben ve haşvi duyguların çoban köpeği,istemlerin yağmuruna ıslanıyor. Ve o an onlarca deniz büyüyor içimde
En güzel karışımların kareleriyle dalgalı bir dünyanın tam ortasında
Beni sensizliğin masallarına bırakıyor.Su Perisi oluyorsun masalın ortasından sonra.Bir cadı tatlı sunuyor umudun eşeğine binip ruhumdaki heybemi senle doldurmuşken.Gitme onun sıcağındaki yüzükte aşk zehri var.Seni senden içirecek diyor.Sen onun aşkına ölümsüz kalacaksın,her sözünde,her yazında, her anından, her güzelin akışından onu göreceksin,için iç içe dalgalar gibi seni senden eritecek,hüzün kulen yükselecek bohemlerden alıntılı bir özlemenin özerk surlarında Çin olacak tatlı cadın.Çin Seddi,aşk şeddi, unutulmayışın destanı ve onu görmemenin efsanesi: O,senden sonra evlenecek,sen hep bekar kalacaksın,bir gün uçak yolculuğunda karşılaşacaksınız,uçak yolun yarısında düşecek,herkes ölecek sana hiçbir şey olmayacak,sen bütün cesetler arasında onu arayıp bulacaksın.Ama bir kolu,bir bacağı kopmuş olarak,onu hastaneye kaldıracaksın. Kocası kazada ölmüş, çocuğunu düşürmüş, ağır bir yaralı olarak kalacak. Kendine geldiğinde ilk buluştuğunuz günde ona aldığın pırlantanın ışıltısında seni görecek.O büyük aşk tutuluşunuz yeniden başlayacak.Bir kolu,bir bacağı olmadığından ilk görüştüğünüz gün gibi koşarak,sana sarılamayacak.
Kırılmış kalplerin geçip bitmeyen zaman ayarsız saati gibiyim.Akrebim zamanımı ısırdı gidişinle.Zembereği eksik yelkovanda el divan pençeyim. Perma perişanlığının tik tak sesleri.Bu ağlayıp gidenin p’aramparça cümlesiyim.
Özne cümlenin ta başından ağlıyor.Yüklem olarak tut gözyaşlarımızı.Kitaba sığmayacak bu ayrılığın acıları. Sızısı ömrün göletinde dalgalarını reklam olarak kullanacak. Sen dev aşkın son damlasıydın.
Şimdi yitikten daha yitik yetimlerin aşk veledi olmaya çalışan yalnızlığın bakracıyım.Hangi güzel yoğurdunu dolduracak belirsizlik dinamitinde .
Tanımsız bir yalnızlığın dile getirilmemiş, dudaklardan dökülemeyecek kadar ve içli ve kaderi eriten anlaşılmazlığın ezgisiyim.
-Hiçbir t’ele uymaz çala çalışım.
Buruk ömürler ütüleyen yaşlı aşkların terzisi gibiyim.Her şeyi ütüledim; yalnız beni terk edişinin kırışıkları düzelmiyor Bennara.
-Elde varların varlığı üstüne kurulu hayali bir özleyişin adresiyim. İsimsiz mektuplar yazıyorum beni bulan ben’e…
Yürekten istendik kanayışların dilek ağacıyım.Her d/alıma senli kelebekler konar.
-Ç/aba ile tedavi edilemeyen sensizlik büyümelerindeyim.Güneş doğunca sen geliyorsun diye ışıklar kaçar kelebeklerin. Orada ölüm bayramı yaşarlar aşk adına. Yine yalnız, yine meyvesiz aşklara kayıtlıyım.
-Gönlümde uçurumlar bilenir giyotinli vuslatlara.Sana kesilmenin İsmail künyesiyim.Nemrut’un kızı can yatağımda ten ve zen dersi veriyor. Arzulara ara vermeden heceleniyoruz isteyişin sislerinde.
• DilGül
*Sevmek hakkımız, söke söke alırız.
-Susma, sustukça sıra sana gelmesen de sıradan sayacaklar.Ki biz ala aşkların kalu b’elasıyız.
-Ela bir geleceği el’e bırakıp uzakların muhaciri olamayız.
-Hicran kendi anlarını sermiş, sere serpe döküldüm güllerine.
23.23.2010
Gam yükseliğine geldi huylarımın boyu. Benimle keder diye billurlaşmış bir güzel tanıştı.Nemli gözlerini anlattı. Artık eskisi kadar ağlamadığını söyledi. Beni unutmak için, içinde Çin kadar, cin kadar, in kadar, bir yar açmışsın. Beni sığdırmayacak nefret mağaraların varmış. Atmış kuytulara. Gözlerin yok, güneşin, sarılışın, gelişin yok. Kozmik bir Mecnun olmuşum orada kaderime.
Yetik aşklarımı öğütür periler. Y’arama aşk sürer zaman.Kendime gelişimle, kendimden gidişin son günü geçmiş. Artık ödenmemiş yaşamların adıyım.
-Artık yaşanmamış; ama içimde yaşanan aşkların merkezkaçıyım. Dünyam ile dünyan bir bamya sırtında. Güç ile aşkın savaşı başladı, en baştan, en sona doğru.
Anlatılmaz ancak yaşanır girdapların sözsüz aslanıyım. Kozmik mağaradan çıktım, sensiz, sonsuz, aşksız, kitapsız ormanların aslanı oldum.
Virace-1
gurbet kuşlarının devriminde yüzün yansır aynamdan
bilinmezliğin ufuklarından taranır yaram
s/ayrılığımızın s/onuyla oynar seviler
beni toplar sensizliğin asal işlemi
sonsuzluk seni çıkaramaz sensizlikten
Ağlıyorum Kahrından, Ağlamak da Aşkmış Meğer
*Aşka Türkü Ayrılığa Arabesk Terapiler-2
“Seninle ilk bakışmamız var ya
Bir anda vurulmuşum ben sana
Seninle ilk tanışmamız hani
' o kendini biliyora'
Kurtlanmış gidişlerin hışmında sesini duydum.”Beni kovdun dedin” oysa bırak seni kovmak, pencereden dışarı bakışını bile kovamazdım. Kal ile gel arasındaki bağ, ruhumla elim arasındaki bağla çağlayabilir mi? Aşk mağaramda sarkıt-dikitler eridi.Gelelerimle işlediğim her şey ortaya çıkıyor. Ruhumun değmediği yarıklarda gönül suyun akar.Akar mıyım? Akışımla,yakışım yakıtlarını alabilir mi ali özlemlerinden.
Ölümsüz olabilir mi? El ele tutuşamadığımız her an…? Tütüşük yüreğime akar mı tutlarının okunuşundan.Engizllerin sihrinden tüten nedir? Ruhun semacında kayan gidişlerin işinde çalışır mısın?
“Tut beni” kaçar göçer çiçeklerime gözyaşlarınla yağar mısın.Üstsüz üst benimi sellerine senler misin? Kelepçeyi ellerime değil de kalp kapacağıma bağlar mısın? Ağlayarak susar mısın susuzluklarımın han karasında. Gelmek ile gitmek kardeştir; keza gelmek hep ağabeydir. Dilin evinden sana geldim, biraz gitmelerimden susamış resimler sundum.
Gönlümün balkonundayım, beyaz bir güvercin geldi geçmişinde bir tutam hayat anlattı bana.Meğer sen hep bebekmişsin. Ellenince dillenirmiş sevi ezgilerin ve yakarmışsın bakışlarınla aç bakışmalarını.Meğer yazgının sazı beni çalıyor. Sazım ve emelim sana dahil oluyor.Bir dahi olarak bir daha defalarını redifliyorum.Vara vara varmak istemenin tüm işaretlerini seçtim.Son bir işaret senden permeperişan izlekten gitmenin eleğinden sızarak geldi tavan yaptı yıkılmalarımda.Yıkıklarımı dikiyorum,özüne acıkmış yeniliğin Rönesans gibi raks ediyor etmelere hatta etme bulmalara.Dahası sevgili, “etme bulmaların “ bulunulmamışlık girizgahında sana sefalar deşifre ediyorum.Şifalı sevmeler,vefalı alıkoymaların koynundayım.Seninle aynı koyunda yatıları büyütüyorum olagelmiş ali cenap hayallerle.
“anne sütü ak bir sevdam var diye sütten kesti güzel
şimdi ne süt, ne güzel, ne de sen, ne bayramın
içtiğim yalnızlık suyu da kirlendi
şimdi işte şimdi arındır beni
şimdi işte şimdi sevindir aşk bebeğini
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!