Dedim: “Rüşvet bu kardeşim rüşvet! ”
Dedi ki: Ben nüfuzumu kullanırım,
Bunun neresindedir rüşvet? ! ...”
Vereyim gitsin mi yani mangırım.
Dedim: “İnsanlar hak ediyorsa almalı.
Karanlık çevrilsin aydınlıklara;
Güneşe durmadan köz vermeliyiz.
Sonbahar çevrilsin ilkbaharlara;
Dünyaya tez elden hız vermeliyiz.
Üstüne hüznü koy bir geminin
Ne Muzafferler gördü bu vatan binlerce kefensiz yatan
“Ölmeyi korkudan değil! ...” diye sözünü başlatan
“Vatana lazım olduğumuzdan...” diyerek kesip atan
“İstemiyorduk! ” derken yerin dibine batan
Hiç düşünmemişlerdi bile bıraktıklarına dönmeyi
Yavru nasıl uçar bil niçin?
Kartal mı olmalı uçmak için?
Çünkü anne yanar için için,
Yar olup yardan ittiği için.
Ben uçmayı öğrenemedim, niçin?
Nasıl dursun dalda yaprak?
Onu çeker kara toprak.
Yanar olur kuru gazel,
Koku verir ne de güzel.
Âdemoğlu gurur niye?
Cadde sokak çıkıp gezsen memleket,
Söylemeye dilim varmaz... felaket!
Yoktur sanki ana dilde bereket!
Ecnebice yazanlara sitemim.
Söylemekten utanırsın adını,
Kimsesizin kimlik acısı,
Yoksulun geçim sıkıntısı,
Barksızın açık hava evi,
Yüzünde katmerleşmiş kiri,
Atıklarda hayat arayan elleri,
Kayganlaşmış bir kara deri,
‘Elinden oyuncağı alınmış çocuk’
Gökyüzü hır çıkarır şimdi;
Avazı çıktığı kadar bağırmakta
Ağzından ejderha gibi ateş saçmakta
Ara sıra da oflayıp puflamakta
Gözyaşlarını savurmakta
İçim bir hoş olur adın duyunca.
Kahrımı o çeker ömrüm boyunca.
Ruhumu daraltan söze doyunca.
Elime aldığım kemandır yârim.
Boş lafa karnı tok vefaya bakar.
Yüreğin kan ağlıyor
Oysa ben sadece gülüm demiştim...
Sevgiden bihaber kalbine dikeni batmış olmasın...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!