Çınarcık’ta devasa bir çınar var.
Beyaz sac üzerinde kırmızı yazılar;
“Bu ağaç tam üç bin yıllık bir çınar.”
Şaşırıyor ağacın içini boş bulan.
İnsan değil ağaç kurduymuş yapan.
Acısıyla tatlısıyla anım var,
İyisiyle kötüsüyle dünüm var,
Eskisiyle yenisiyle günüm var,
Herkes yerdi sen de yerme yâr beni!
Kimse demez sen olmasan ‘Canım! ’ yâr,
ÖZGÜRLÜK
Karışamaz kimse bana
Özgürlük bu diyorsan sen
Başı boşluk derim sana
Yaratıldın önce kul sen
Katip kovalarken yillari onumde
Cekerdim tum nazarlari ustume
Hepsi devrildi kunde ustune kunde
Enkazi hic dokunmadi gonlume
Olmasaydi ah kemik yasim
Ninemden bir mani var kulaklarımda çınlar:
Umut dalımda yaprak beni sonbahar anlar.
Yağmur süzülür gider toprağı yanan anlar.
Cennette has bahçenin gülleriyiz sen ve ben.
Hep yeşil kaldım inan; solmadım gel sen diye.
Bir güvercin geldi ayakta nâme,
Sevgiliden gelir keyfime deyme,
Gel şimdi giriver garip gönlüme;
Davulla zurna var bardayım bugün.
Haber saldım köye; çekilsin halay,
Hayatta kalman için senden
Medeniyet üç şey ister:
Güzel elbise ve ayakkabılar
Saçlarında güzel kokular
Cebinde para, der Kamala.
Söyle sevgili sen, niçin susarsın?
Gözlerim yüzünde bir mana arar.
Kalbimde hançerdir dalan bakışın,
Ben neden bu derdi, çekerim her gün?
İsterim her mevsim çiçekler açsın,
Ne zaman aydınlık ufuklar
Belirse ülkemde
Sahneye çıkar hemen
Bir melun el de.
Düğmeye basılır,
Bir soysuz alkışlanır,
Ne âdemi hor gör ne kul köle ol!
Yücelmek istersen; Rabbine kul ol!
Eza istemezsen beklentisiz ol!
Yaşadığından ders almalı insan.
Dili uzun olup ipe yaklaşma!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!