Deli gönül gam yükünü çeker de
Mutluluktan dem vurmaz hiç, bilemem.
Ona kalsa, çekme artık, öl der de
Mutluluk var ufuğumda ölemem.
Deli gönül gülüp bahtım, geçer de
Derviş inzivaya çekilmiş, bir kenarda tefekkür ederken;
Kurtulmuş fani dünyanın bütün endişe ve kederinden.
Farkına bile varmamış ülkenin kralı yanından geçerken,
Onun bu ilgisizliği karşısında deliye döner öfkesinden:
“Yamalı cübbeleriyle dervişler hayvandan farksızdır.”, der.
Ben yurdumun toprağına taşına,
Özgür uçan semadaki kuşuna,
Ocaklarda kaynatılan aşına,
Ceylan gözlü pınarına vuruldum.
Ben yurdumda kaval çalan çobana,
Yol kenarında bir bankta oturdum,
Kendime bir rasathane kurdum,
Elimde ne kâğıt var ne kalem,
İnanın bulsam fazlasını yazacaktım,
Aklımda kalanları dostlarımla paylaştım.
Soyum Âdem-Havva benimki belli,
“Sadakat banallik! ” der kıçı yelli,
Aslın neslin kayıp; baban yüz elli.
Sen garip oyuncak, nesli bozan var.
İffetle yaşadık zinadan uzak,
Lâle öksüz kalmış, boynunu bükmüş,
Güneş almış rengin, leylaklar solmuş,
Gül aşka yabancı, bülbül lâl olmuş,
Eski günlere mum, yakıyor sılam.
Gurbet yemyeşildir; bakir bir kitap,
Açık bıraktım
Bırakmasına ama
Giren var mı ki
Göğüs kafesim dertli
Herkesinki kıymetli
Kimininki kısmetli
Bilir misiniz eskiler ne der?
Çırak ustayı geçmezse eğer;
Meslek yok olup ölür gider.
Ustayla bir meslek sürer gider.
Sen bir de çağa uydurana bak!
Okyanus yuzduruyorum
Gozlerinde yelkenli
Hayallerimi sen gittin gideli
Seriyorum soluk soluga
Maskemi
Atiyorum adimlarimi bosluga
Gündüzleri kısmetli; insanlar her an mutlu,
Hiç dertlisi kalmamış bir dünya istiyorum!
Gecelerinden emin yarınından umutlu,
Hayalleri solmamış bir dünya istiyorum!
Kötülükten arınmış, mutluluğa kanmamış,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!