Rüzgâr kapı kapı dolaşıp gariban sorar
Sarılmak için ağaçlar yaprak arar
Zor günü sezen arkadaşlar ve dostlar
Daha iyi günde benimle vedalaşmışlar
Dışarıda kar var mutluluk var
Yoluna baş koyup kalamadım ben,
Aşk badesi içip kanamadım ben,
Dizlerinde yatıp doyamadım ben,
Doymuşum ben artık diyenimiz var.
Yüzüne bakmaya kıyamadım ben,
I
Dikeninden kaçarken gülün,
Zehirli sarmaşığa tutundu gönlüm.
Germişti yayını;
Aşk okunu zamansız fırlattı,
Takılınca çelmesine feleğin.
Dünyaya geldiğim andı:
“Acaba şimdi ne olacak! ” telaşındaydım,
Bir de çevremdekilerin nazarlarındaydım.
Gelenler birbirine sarılıp öpüşüyorlar,
Sonra da beni incelemeye dalıyorlar:
Kırkikindi yağmurlarında
Yıkadım hasret çeken yüreğimi
Vuslat olsun
Elvedasız dönüşüm
Yusufçuk kuşunun nidasında
Elden çabuk çıkarılırmış bir değer;
Emeksiz kazanılmış, hazır bulunmuşsa eğer.
Bir söz söylenmiş çevre adına her şeye değer.
Kızılderililer ne kadar da medeniymiş meğer.
“Yaşlı dünya” diyorsun bu mudur senden hürmet?
Varlıkta darlık çekmek; yoklukta sefa bulmak,
Mutluluk edasında bir hünerdir yaşamak.
Bulduğunu yitirmek; yitirdiğini bulmak,
Unutanın usunda bir hünerdir yaşamak.
Arsız, hırsız olmadan; mazlum ahı almadan,
Korusun bizi tanımam zırh gayrı duadan
Ecelden başkası aşıp geçemez oradan
Lyon, 27.12.2009
Babacığım, bir saatte ne kadar kazanıyorsun?
Cevap vermek istemez bu soruya adam yorgun.
Evladım, annen bile bilmez neden soruyorsun?
Bilmek istiyorum baba niçin söylemiyorsun?
Sonunda pes edip ısrardan: “Saatte yirmi lira.” der.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!