BAŞIMI ALIR DA GİDERİM DOSTLAR
Âşıklar alırsa kem gözden murat
Başımı alır da giderim dostlar
Rüzgârla ayarsa bindiğim kırat
Başımı alır da giderim dostlar
Eski zamanlarda bir kral anlaşılmaz olmaya çalışmadan,
Tebdil-i kıyafettir veziriyle, rastlar bir pir-i faniye sıradan.
Aynı dilden konuşurmuş bilgelerle, avama ise sıradan.
“Selam un aleykum Pir-u Peder.”, muhabbet başlar buradan.
Yaşlı Adam, gelenleri tek tek süzer ve sonra da şöyle der:
Dün dediğin yarın için olmalı,
Yarını olmayan dünü neyleyim.
Yol dediğin sevgiliye varmalı,
Ötesi olmayan yolu neyleyim.
Keten gömleğim
Yetişkinliğimde hayalimde giydiğim
İsmini duyduğum kısa pantolonum
Esvaplarım
Erirken ıstırap duyduğum
Şimdi emredivereceksin sanki
Atmacadır avcının kolundaki
Merhameti yağdırır rahmeti
İnsana vazife bilir o hizmeti
Lisan ile çürütür kini, nefreti
BEN BABAMIN KUĞUSUYUM
her gurbetin nihayetinde
sılaya dönmek var yine de
babamı beklerim özlemle
Umut yolculuğuna bir gemi çıkıyordu.
Yarıp karanlıkları gelecek kuruyordu.
Vatanın toprağında düşmanlar duruyordu.
Ardında Anadolu yalvarıp ağlıyordu.
Nasıl tutsak edilir özgür doğmuş bir kavim?
YILKI ATI
Yelesinden tutmuşum
Rüzgârdan bir atın
Duygular doludizgin
Çekip kendime doğru seni
Varlık da darlık da olsun hesapta,
Kavga ve gürültü dikendir aşkta,
Enine boyuna düşün ilk başta,
Gemileri yak da bana öyle gel!
Hayatın baharı bir de kışı var,
Uğruna ölünen vatanımız var.
Kırmızı bayraktan kefenimiz var.
Sanmayın savaştan kaçanımız var!
Titreriz üstüne gözümüz gibi.
Bu vatan sahipsiz derlerse kanma!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!