Geziyorum akşamüstü
Beyoğlunda
Bir kalabalık varki
Sorma gitsin
İğne atsan yere düşmez
İcabında
Bıktım kentin batağından
Artık yoruldum
Kırlara vurdum kendimi
Biraz duruldum
Çayırların kuytusunda
Erken uçmuşsun yuvadan küçük beyaz güvercin
Belli ki çok yorulmuşsun yerlerde yürüyorsun
Ürkek mahzun bakışlarla etrafı süzüyorsun
Nereden uçtum der gibi anneni özlüyorsun
Anneciğin yok yanında sana kanat gerecek
Geziyorum caddelerde başı bozuk
Londra da bir akşam vakti
Hava soğuk mu soğuk
İnsanların yüzünde maske
Suratlar donuk
Trafalgar meydanı dolu
Tükendi tükenecek neredeyse koskoca ömür
Açılır yakında kara kaplı defter hesap görülür
Isıtmıyor artık yıpranarak tükenen bu bedeni
Harıl harıl yanan sobadaki kızıl kor kömür
Ne kadar yol almışım acep başlangıçtan tükenişe
Gülücükler atıyorsun öpücükler saçıyorsun
Yaklaşınca kaçıyorsun güvercin mi tavşan mısın
Gel diyorum gelmiyorsun aşkıma el vermiyorsun
Hep nasihat çekiyorsun abim misin ablam mısın
Anlayamaz kimse seni bilinmez tavrın nedeni
Kırık ayaklı iskemle anlatır hikayemizi
Küçük bir gecekonduda yaşanan günlerimizi
Çeyrek ekmek zeytin ile avuturken şansımızı
Minik bir odun sobası ısıtırdı aşkımızı
Köşeden ürkek bakardı odamızın eğlencesi
Kaşın kara gözün kara talihin kara
Uymadın hiç bahtsız memo sen bu diyara
Gelen vurur giden vurur düşer peşine
Ne kaçarsın garip memo kaçmak boşuna
Başın kara kıçın kara kalbinde yara
Serilir kırmızı halılar yol boyu yalakalar tarafından
Kirlenmesin diye cilalı iskarpinlerle larcivert takımlar çamurdan
Yürürler üzerinde burunları bir karış havada ekabirler
Sanki yaratmış dünyayı da kontrole gelmiş gibidirler
Essahtan bir hayrı kalmış da sanki
Yeniden paylaşılacak köhnemiş dünya
Yeni efendiler çıkacak
Lokmanızı ağzınıza tıkacak
Yeni savaşlara gebe Kafkaslar
Uzak Doğu Ortadoğu Balkanlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!